2021'de SACD: Yerinden Edilmiş Suriyelilerin Hakları İçin Güçlü Mücadele

2021’de SACD’ın önemli karar alma görüşmelerinde yerinden edilmiş Suriyelilerin sesi olma görevini tamamen üstlendiği ve politika yapıcılarını, yerinden edilmiş Suriyelileri etkileyen politikaları tartışırken onların konumları ve hakları hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlayarak bu görevini yerine getirdiği görüldü.

Birkaç önemli meselede mücadele etmeye devam ettik. Bunlardan bazıları; devam eden yerinden edilmeyi belgelemek ve raporlamak, erken geri dönüşle mücadele etmek, güvenli ve onurlu bir geri dönüşün ve Suriye’de kalıcı bir barış umudunun temel ön koşulu olarak güvenli ortam kavramını oluşturmak ve sistematik bir yerinden etme, baskı ve demografik değişim politikasını sürdüren bir rejimin normalleştirilmesini önlemektir.

Yerinden edilmiş Suriyeliler adına güvenilir bir bilgi kaynağı pozisyonunda olarak, Suriye’ye dahil olan kilit ülke ve kurumların diplomatları ve karar vericileri ile doğrudan temas kurup, ilgili tüm forumlarda yer almaya çalıştık.

Etkili savunmaları devreye sokma ve gerçekleştirme çabalarımız, devam eden Covid pandemisinden önemli ölçüde etkilendi, ancak biz yine de mücadeleye devam ettik. Bu çalışmanın öne çıkan noktaları incelemede sunuluyor. Suriye rejimi yönetimdeyken ve sadece tüm Suriyelilerin özgür ve adil katılımını değil, aynı zamanda evlerine güvenli dönüşlerini garanti eden güvenli bir ortam mevcut değilken, politika yapıcıların Suriye’de seçimlerin mümkün olduğuna dair tüm görüşlerini ortadan kaldırma çabasını da içeriyor.

SACD 2021 yılında politika yapıcılar için geri dönüş tartışmaları bağlamında değerlendirilecek bir model olması açısından, sözde uzlaşma anlaşmalarının başarısızlığına ilişkin geniş ve hali hazırda devam eden analizlerde bulundu. Suriyelilerin Kuzey’e, hatta daha da uzağa, Türkiye’ye ve Avrupa’ya göç etmeye devam etmelerine sebep olan bu başarısızlığın en bariz örneği Dera’dır. Dera’da kötüye giden güvenlik durumu, Rusya tarafından güvenli ortam olarak gösteriliyor. Bu sözde “güvenli ortamda” Suriyeliler hala kaçmaya çalışırken cinayet, kaçırılma, tutuklama, yerinden edilme ve ölümle karşı karşıya kalmaktan muzdarip.

Üst düzey yetkililer ve uzmanlarla yaptığımız birtakım görüşmelerle, Türkiye, Almanya, Lübnan ve Danimarka gibi bazı kilit ülkelerin Suriye odaklı politikalarına ışık tutmaya çalıştık.

Şam ve kırsalının güvenli olduğunu dair açıklamalarla Suriyeli mültecileri koruma kapsamından çıkaran hatalı ve insanlık dışı politikası nedeniyle Danimarka, savunuculuğunu yaptığımız konuların yoğun odak noktası haline geldi. SACD, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve diğer grupların Şam da dahil olmak üzere Suriye’nin geri dönenler için güvenli olmaktan çok uzak olduğunu belgelemeye ve ilgili aktörleri bilgilendirmeye devam eden ortak çabalarına rağmen, bu politika hala yürürlükte.

SACD, Kuzey Suriye’ye yardım sağlanması konusunda Rusya’nın aleni şantajından etkilenen söylemi değiştirmek için BM Güvenlik Konseyi’nde önemli bir çaba harcadı. Yardımın yerinden edilmiş Suriyeliler içindeki en savunmasız olanlara karşı acımasız bir silah haline getirilmesine izin veren mevcut statükoya bir alternatif sunmak için çalışırken, önde gelen uluslararası hukuk uzmanlarının desteğini aldık.

SACD, Suriye rejimi altında yaşayan Suriyelilerin görüş ve algılarına ilişkin derin ve ayrıntılı bilgi sağlamaya ve baskı kaynaklı korkunun normalleştirildiği gerçeğini belgelemeye devam etti.

Suriye rejiminin geri dönenler için “güvenlik garantörü” olarak gösterilip normalleştirilmesi söylemine müdahale etmemiz ve aksini ispat etmemiz gereken cephelerden biri de ne yazık ki Suriye’deki en üst düzey BMMYK yetkilileri tarafından yapılan kamuoyu açıklamalarıydı.

Bazı ülke ve uluslararası kuruluşların, birçok Suriyeliyi baskı altına almaya, öldürmeye, yerinden etmeye ve işkence etmeye devam eden Suriye rejimini normalleştirmeye yönelik yoğun çabaları da savunuculuğunu yaptığımız çalışmalardan bazılarıydı. BM’nin ve uluslararası yardım kuruluşlarının Suriye’deki rolü de en büyük muammalardan biri. Suriye’deki yolsuzluğu ve rejimin yardım sektörünü kontrol etmesini sona erdirmesi beklenen gözetim mekanizmasında daha fazla şeffaflık olması için ilgili ülke ve kurumlardaki en üst düzey politika yapıcılardan bazılarıyla görüştük.

Her ne kadar tüm dünya Suriye halkının ve özellikle de yerinden edilmiş Suriyelilerin içinde bulunduğu kötü duruma yüz çevirmeye devam etse de 2022 yılında büyük zorluklarla mücadele etmeye devam edeceğiz. Nitekim, her zaman olduğu gibi, daha fazlasını yapmak ve ülkenin geleceğine ilişkin tüm görüşmelerde yerinden edilmiş Suriyelilerin haklarını gündeme getirmek için çaba göstereceğimizin sözünü veriyoruz. Her yerdeki yerinden edilmiş Suriyelilerin hakları, güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüş hakkı ve yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüş koşullarını belirleme hakkı için; Suriye’deki tüm Suriyelilere güvenli bir ortam oluşturmak için; ve erken geri dönüşe ve yerinden edilmiş kişilerin haklarına zarar veren her türlü karara karşı çıkmak için mücadele edeceğiz. Her şeyini kaybetseler de asla onurlarından ve haklarından vazgeçmeyecek milyonlarca yerinden edilmiş insanın davasına kendimiz adadık. Sesimiz duyulmadan ve dikkate alınmadan adımıza hiçbir karar alınmaması için güçlü bir hareket inşa etmeye devam edeceğiz. Çünkü biz Suriye’yiz.

2021'de SACD: Zaman Çizelgesi

  • Ocak
  • Şubat
  • Mart
  • Nisan
  • Mayıs
  • Haziran
  • Temmuz
  • Ağustos
  • Eylül
  • Ekim
  • Kasım
  • Aralık
  • - Ocak 2021

    Suriye Kardeşlik Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD), 2020 yılı sonunda Suriye’de muhtelif toplulukların zorla yerinden edilmeleriyle ortaya çıkan demografik değişimin etkilerini ve rejimin bu politikasındaki amaçlarını değerlendirdiği bir bildiri yayınladı. Bildiri, rejimin demografik değişim politikalarının bazı temel unsurlarını vurgulama ve bunun ilgili topluluklar üzerindeki etkisini göstermenin yanı sıra, ayrıca bu değişiklikleri tekrar eski haline getirmenin yollarını tartışmak amacıyla yayınlandı.  

    Artık şurası kesin ki milyonlarca Suriyelinin 2011 yılından beri maruz bırakıldıkları bu zorunlu yerinden edilme, tek başına iç savaşın bir neticesi olmayıp, Suriye rejimi ve müttefiki İran ile Rusya’nın stratejik hedefleri arasında olan sistematik bir politikadır.   

    Halep sakinlerinin 15 Ocak 2013’ta Halep Üniversitesi’nde bir füzenin patlamasıyla yaşadıkları dehşetin yıldönümünü andık. Aynı gün bir diğer füze de, yerinden edilmiş Suriyelilerle dolu üniversite yurduna isabet etmişti.  Onlarca insan hemen oracıkta can vermiş, yüzlercesi de yaralanmıştı. SACD, dünyaya Esad rejiminin Suriyeli sivilleri ve toplumun altyapısını hedef alan sistematik suçlarını dünyaya hatırlatmak için bir makale yayınladı. 

    18 Ocak’ta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi,  Lübnan’ın insan hakları raporunu ele aldı. Lübnan hükümeti, 2020 Evrensel Periyodik İnceleme için yayınladığı Ulusal Raporu’nda, ülkedeki Suriyeli mültecilere yalnızca üç paragraflık bir yer ayırdı. SACD Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin durumunu anlatan bir analiz yayınladı.   

    SACD, 30 yerel ve uluslararası kuruluşla beraber BMMYK’ya ve uluslararası topluma, Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin baskı altında ve zorla ülkelerine gönderilmesinin engellenmesi adına tüm yetkilerini kullanma çağrısında bulunduğu bir bildiri imzaladı.   

    SACD, mevcut Suriye rejimi iktidarında düzenlenecek herhangi bir seçime olan itirazını da yineledi. Zira ne özgür ve adilce oy kullanılabilecek ne de mültecilerin güvenli şekilde evlerine dönebileceği bir ortam mevcut. SACD, Ocak ayında yayınladığı, 500 Suriyeli mülteciyle yapılmış bir anketi de içeren 12 sayfalık bildiride, şu mühim noktayı vurguladı: kapsayıcı bir siyasi çözüm olmadan ve ülkede tüm Suriyeliler için güvenlik tesis edilmeden adil ve özgür seçimler mümkün değildir. Dernek, #TheIllegitimateSyrianElection etiketi altında dünyanın her yerinden Suriyelilerin düzmece seçimlere karşı çıktığı global kampanyaya da katıldı. 

    Her yılın Ocak ayında kuzey Suriye’yi vuran çetin kış şartlarına maruz kalan yerinden edilmiş Suriyelilerin durumuna da dikkat çektik. Rejimin işlediği suçlar yüzünden yerinden edilen ve İdlib’in kuzeyindeki Atma Kasabası’ndaki kamplarda yaşayan binlerce aile evlerine dönmeyi reddedip ; bunun yerine rejimin katliam ve işkencelerine maruz kalmayı, dondurucu kış aylarını derme çatma kamplarda geçirmeye tercih ediyorlar. 

  • - Şubat 2021

    Suriye rejimi, üç yıl önce Dera’daki muhaliflerle vardığı uzlaşma anlaşmasını hala ihlal etmeye devam ediyor. Bu ihlaller Rusya’nın tarafı olduğu ve rejim tarafından yerine getirilmesi öngörülen güvenlik ve barış mutabakatlarının her defasında nasıl akim kaldığını gösteriyor. 

    Dera’da gittikçe kötüleşen ama Rusya’nın “güvenli” diye adlandırdığı gidişatı ve yerinden edilmiş milyonlarca Suriyeliyi, Rusya’nın “garantörlüğünde” nasıl bir güvenliğin beklediğini Şubat ayında tahlil etmiştik.  

    Yine Şubat ayında yerinden edilmiş Suriyelilerin içinde bulundukları durumu değiştirebilecek mevcut ve eski yetkililerle, temsil ettikleri ülkelerin politikalarını ve planlarını anlatmak üzere birtakım görüşmeler gerçekleştirdik. 

    Bu görüşmelerin ilkinde AK Parti Genel Başkan Vekili ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Danışmanı Sosyolog ve Aktivist Yasin Aktay, Suriyeli sığınmacıların mevcut durumu, bunların güvenli ve onurlu bir şekilde Suriye’ye dönüşleri, Türkiye’deki Suriyelilerin entegrasyonu, sığınmacı meselesinde Türkiye-AB ilişkileri ve Türkiye’nin Suriye’deki krizin çözüm planlarında yer aldığı pozisyonu anlattı. 

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD) tarafından, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adına hareket eden unsurların Deyrizor’da, yerinden edilme ve güvensizliğin artmasına sebep olan faaliyetlerine dair endişe bildirilen bir bildiri yayınlandı. Bölgedeki farklı protestoların artık birbiriyle bağlantılı hale geldiğini ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin Deyrizor’daki politikalarının bölgedeki yerel halk arasında korkuları artırdığını, onları kasabalarını ve köylerini terk etmeye ittiğinin altını endişeyle çiziyoruz. 

    SACD, bölgede yer alan uluslararası kurumların ve kilit devletlerin, SDG’nin Deyrizor’da öğretmenleri zorla çalıştırma konusundaki keyfi kararının ve yerel nüfusu olumsuz etkileyen diğer kararların etkilerini dikkate almasını bekliyor. 

    Suriye’deki düzmece başkanlık seçimlerine dair SACD’dan Dr. Mervan Nezhan “Suriye’deki seçimler, kapsamlı bir siyasi çözümü olmayan bir hayalden ibarettir” başlıklı yazısında, Suriye rejiminin tertiplediği, insanların mecburiyetten oy kullandığı ve neticesinde bir diktatörü iktidarda tutmaya yarayan seçimlerin maskaralıktan başka bir şey olmadığı için üzerine konuşmanın da manasız olduğunu ifade etti. 

    İnsanların vatandaşlığına ve insan haklarına asgari riayetin gösterildiği herhangi bir ülkede, halkın iradesini göstermesinin ve sesini duyurmasının birincil yolu seçimlerdir. Biz Suriyeliler, onlarca yıldır verdiğimiz oyların Suriye rejimine haksız bir meşruiyet kazandırmaktan fazlasına yarayacak bir demokrasiye hiç sahip olmadık. 

    2021 Şubat ayı kanlı Hama Katliamı’nın 39’uncu yıl dönümüydü. SACD yayınladığı makalede tüm dünyaya hem katliamın seneidevriyesini hem de Esed rejimi iktidarda olduğu müddetçe Suriye’nin neden emniyetli bir yer olmayacağını hatırlattı. Zira Hafız Esed’in iktidara geldiği 1970 senesinden beri ülkenin güvenlik politikasının öncelikli amacı, muhalif tüm sesleri susturup sadık bir milis oluşturmak suretiyle, ailenin Suriye üzerindeki hakimiyetini pekiştirmek oldu. Nüfus olarak ekseriyeti temsil eden unsurların dışlanmasına ve mezhepçi istihbarat rejiminin daha da tahkim edilmesine dayanan bu politikadan muzdarip olan ilk yerlerden biri Hama şehriydi.  

    SACD ayrıca ‘Şam’da Dört Mevsim’ kitabının yazarı ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) Şam eski Basın Sözcüsü Fernande Van Tets ile de bir röportaj yaptı. Tets, BM’nin Suriye’deki rolünde, kurumun karşılaştığı dilemmaları ve ülkenin, mültecilerin dönüşü için güvenli olup olmadığına dair beyanlar verdi. “Şahsen, şu anda Suriye’nin hiçbir yerinin geri dönmek için güvenli olduğunu düşünmüyorum. BM’nin 2018’de belirlediği geri dönüş için koruma kriterleri karşılanmadı. Gerçekleşen gönüllü geri dönüşler de bunun güvenli olmadığını gösteriyor.” 

    Son olarak SACD, Suriye parlamentosunun 2011 yılında çıkardığı ve yabancılara mülkiyet satın almaları üzerine ikamet izni veren 11 sayılı ve Esed rejiminin “faydalı Suriye” hedefini gerçekleştirmek üzere ülkenin demografisini değiştirme teşebbüsü olarak yorumlanan kanuna dair kaygılarını ifade etti. 

  • - Mart 2021

    Suriyeliler Mart ayında oldukça karışık duygulara sahip. 8 Mart 1963 Suriye ordusu, Baas Partisi’nin siyasi himayesinde iktidarı ele geçirerek ülkedeki demokratik işleyişe son verirken, 15 Mart 2011 ise Arap Baharıyla cesaret bulan halkın, özgürlük ve demokrasi naralarıyla ayaklanmasına şahitlik ediyordu. Rejimin gösterilere acımasız ve hukuksuzca karşılık vermesi, durumu en sonunda Suriyelilerin yarısından fazlasının yerinden edildiği bir iç savaşa dönüştürdü.  

    Suriye Devriminin onuncu yıl dönümünde, SACD, Suriyelilerin özgür ve onurlu bir yaşam talebi için sokaklara çıktığı dünya çapındaki anmalara katıldı.   

    O gün SACD, dünyanın neresinde olursa olsun seslerini duyurmak isteyen ve özgür, onurlu bir hayatın hayalini kuran tüm Suriyelilerin görüşlerine başvurdu. Bu nedenle kampanyamız “ Suriye Rüyası ” ve “Karama” (Onur) odaklıydı. Her ses, düşünce ve hayal, Suriyelilerin ilk günden beri düşünü kurduğu güvenli ortamı oluşturmanın ortak temelidir. Bu güvenli ortam, Suriyelilerin hak ettikleri hedef ve umutlarına ve 10 yıldır mücadele ettikleri onur ve özgürlüklerine kavuşmalarının tek yoluydu. 

    Mart ayında SACD, uluslararası toplumun Suriye trajedisine son verecek bir çözüme ulaşamamasının nedenlerine ışık tutmaya çalıştı. Ayrıca, politikalarının yerinden edilmiş Suriyeliler üzerinde büyük etkisi olan farklı ülkelerden mevcut ve eski yetkililer ve uzmanlarla birtakım mülakatlar gerçekleştirdi. Bu mülakatlarda kritik konumdaki ülkelerin politikalarını, kararlarını ve planlarını konuştu. 

    2002-2004 yılları arasında Şam Almanya Elçiliğinde çalışmış olan, Suriye ile mevcut krizin siyasi yönlerine dair kapsamlı yazıları olan ve Heinrich Böll Vakfı’nın Ortadoğu Bölümü Direktörü Dr. Bente Scheller ile oldukça verimli ve samimi bir röportaj gerçekleştirdikScheller, Suriyeli mültecilerin Almanya’ya entegrasyonu sürecinden, Almanya’nın yerinden edilmiş Suriyelilerin güvenli ve onurlu dönüşüne yönelik planlarının analizine kadar geniş bir yelpazede konuları ele alırken, “Almanya’nın Suriyeli mültecileri geri göndermek yerine entegre etmeyi düşünmesi gerektiğini” vurgulamıştı. 

    Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle ise SACD, yerinden edilmiş Suriyeli kadınların içinde bulunduğu kötü durumu gün yüzüne çıkarmanın önemli olduğunu vurgulamaktadır: Onların yerinden edilmelerine ne sebep oldu? Kendilerini güvende hissediyorlar mı? Evlerine dönmek istiyorlar mı? Güvenli ve onurlu bir şekilde evlerine dönmeleri için ne yapılabilir? Kadınların ne düşündüğünü hesaba katmayan veya onları emniyetsiz, onurlarını hiçe sayan bir dönüşe mecbur edecek herhangi bir siyasi çözüm, yaratılan güvenlik algısı sebebiyle ikinci yerinden edilmeye sevk eden güçlü ve itici faktörler üretebilir. 

  • - Nisan 2021

    Suriye Kardeşlik Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD) on yıl önce Humus’taki ilk barışçıl oturma eylemini anmak üzere 18 Nisan’da bir kampanya başlattı: Humus Yeni Saat Meydanı oturma eylemi. On binlerce gösterici bir gün önce vurulup öldürülen birkaç göstericinin cenazesinden sonra, barışçıl bir oturma eylemi yapma amacıyla Humus’taki meydanda toplanıp Beşar Esed’in istifasını talep etmişlerdi. 

    Humus Yeni Saat Meydanı oturma eylemi, arkasından gelen korkunç katliam ve Suriyelilerin yaşadığı diğer acı tecrübeler, insanlarımızın her zaman özgür ve onurlu, zorbalığın olmadığı bir geleceğin peşinde olacağının güvencesidir.  

    “Dört Kasaba Anlaşmasının” üzerinden dört yıl geçmesine rağmen, Suriye rejimi ve Rusya vaat ve yükümlülüklerini yerine getirmedi. Zebedani ve Medaya’dan, yerlerinden edilmiş bir grup Suriyeli bir yazı yazarak mevcut şartlar altında evlerine dönmeleri için ellerinde makul bir sebep olmadığını ifade ettiler. Güvenli bir dönüş ancak, insanların zararlarının telafi ve tazmin edilmesi; güvenilir ve tarafsız bir ortamın tesis edilmesi; yerli veya yabancı yetkililer dahil, suç işleyenlerin ve bu olaylara karışanların hesap vermesi; tutukluların serbest bırakılması ve kayıpların akıbetinin açıklanması halinde mümkün olabilir. 

    Nisan ayı Duma’da yaşanan acı ve eziyet dolu yerinden edilme olaylarının üçüncü yıl dönümü. Yıllarca süren kuşatmadan ve rejimin bölgeye saldırmak ve muhaliflerin varlığını sona erdirmek için bulunduğu onlarca teşebbüsten sonra Suriye rejimi, Rus güçlerinin tam desteğiyle, neredeyse iki ay süren bir askeri harekat planı başlattı. Ruslar ile rejim güçleri, muhalif gruplar tarafından kontrol edilen Doğu Guta‘nın büyük bir kısmını ele geçirmeyi başardı ve bu bölgelerin sakinlerini Suriye’nin kuzeyinde muhalif gruplar tarafından kontrol edilen bölgelere doğru yerinden etti. 

    Muaz Büveydani kaleme aldığı makalesinde, Rusya’nın Beşar Esad’ın cani rejimini desteklemeye devam ettiği sürece, şehrin yerlerinden edilmiş insanlarının evlerine ve mallarına onurlu, güvenli, gönüllü ve temelli geri dönüşü için güvenli, huzurlu ve uygun bir ortamın sağlanmasının ve evleri ile mallarındaki kayıpların telafi edilip onarılmasının mümkün olmadığını belirtti. 

    Son olarak SACD’dan Haya Atassi, Lübnan’da terörizm suçlamasıyla keyfi olarak tutuklanıp işkence gören Suriyeli mülteci vakalarını belgeleyen Uluslararası Af Örgütü’nün Göç ve Mülteci Uzmanı ve Danışmanı Marie Forester ile bir röportaj yaptı. Görüşmenin odağı, Lübnan’ın Suriyeli mültecilerin keyfi olarak tutuklanmaktan, işkence görmekten ve terörizm bahanesiyle haksız yere suçlanmaktan korunmak için ne yapmaları gerektiğiydi. Ayrıca, uluslararası toplumun, işkence, mülteci koruma ve geri göndermeme ilkesine ilişkin uluslararası anlaşmalar uyarınca, Lübnan’daki Suriyeli mültecileri korumak için ahlaki ve insani bir sorumluluğu olduğuna da değinildi. 

  • - Mayıs 2021

    Suriye Kardeşlik Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD) Mayıs ayını, Suriye’de rejim tarafından yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, kapsamlı bir siyasi çözümün yokluğunda herhangi bir meşruiyet veya güvenilirlik taşımayan bir düzmece olduğunu göstermeye adadı.  

    SACD, Suriye’de seçimlerin mevcut koşullarda neden imkansız olduğunu kapsamlı bir şekilde açıklayan on gerekçe yayınladı. Bu gerekçeler arasında sadece dünyanın her yerinde yerinden edilmiş Suriyelilerin değil, aynı zamanda Suriye’de hem muhaliflerin hem de rejimin elindeki bölgelerde yaşayan Suriyelilerin seçime katılımının önündeki anayasal, güvenlik ve lojistik engeller de yer aldı. Dernek, ayrıca Suriye rejiminin yönetimi altında ve güvensiz bir ortamda yapılacak herhangi bir seçimin kabul edilmeyeceğini savunan küresel bir kampanyaya katıldı.  

    SACD’ın #TheIllegitimateSyrianElection (Meşru Olmayan Suriye Seçimleri) kampanyasına katılımının bir parçası olarak, SACD Mütevelli Heyeti üyesi Dr.Mazen Kseibi tüm dünyaya, “Cebren alıkonulan ve gözaltına alınan on binlerce Suriyeli ve yerinden edilmiş milyonlarca Suriyelinin bu düzmece seçimlerde oy kullanamayacağını” hatırlatan bir mesaj yayınladı. SACD Mütevelli Heyeti üyesi Wassim Al Hajj da “Güvenli ortam koşullarını sağlamayan ve Suriye’deki acıların ana sebebi olan Suriye rejimini ortadan kaldıracak kapsamlı bir siyasi çözüm olmadan, hiçbir seçimin meşruiyeti yoktur” ifadelerini kullandı. 

    Suriye’den kaçtıkları günden beri Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin oy vermeye zorlandıklarına dair geçtiğimiz yıllarda belgelenmiş bir örnek var. Birçoğu seçime katılmadıkları ve oy kullanmadıkları takdirde tepki görmek veya sınır dışı edilmekten korktuğu için, bu konu onlar açısından varoluş sorunu haline geldi.  

    SACD’ın halkla ilişkiler ekibinden Haya Atassi, bu konuyu IFES (Uluslararası Seçim Sistemleri Vakfı) çalışanı ve Seçim Uzmanı Hanna Roberts, Seçim Danışmanı Vladimir Pran, Suriye’yi takip eden Lübnanlı Gazeteci Kareem Chehayeb ve SACD Mütevelli Heyeti üyesi Dr. Hala Ghawi ile görüştü. Görüşmenin odağı, Suriye’nin özgür ve adil bir seçim yapmaktan çok uzak olduğu ve mevcut koşullarda güvenilir seçimler yapmanın sadece bir hayal ürünü ve imkansız olduğu yönündeydi. Dolayısıyla, bu seçimler, rejimin diktatörlük yönetimini sağlamlaştırmayı amaçlayan gayri meşru bir uygulamadır. 

    Sednaya Hapishanesi Tutukluları ve Kayıpları Derneği’nin kurucu ortağı olan ve kendisi de eskiden Sednaya hapishanesinde tutuklu olan SACD üyesi Mounir Al-Fakir, Suriye’deki seçim hayaliyle ilgili şunları yazdı: “Tüm Suriyeliler için güvenli bir ortam yaratma olasılığı bile yokken seçimlerden bahsetmek, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda tehlikeli de.” 

    Al-Fakir, Suriyelilerin sadece oy kullanırken değil, aynı zamanda aday olurken de özgür olacağı, tarafsız ve adil seçimlerin önünde aşılması gereken bazı engellerin olduğunu belirtti. Bu tür seçimler ancak, yerinden edilmiş kişiler de dahil olmak üzere tüm Suriyeliler için güvenli bir ortamı garanti eden kapsamlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözümün parçası olarak uygulanabilecek kapsamlı bir çerçeve gerektiriyor. 

    Mayıs ayı ayrıca, Kuzeydoğu Suriye’de Özerk Yönetim Yürütme Konseyi’nin akaryakıt fiyatlarını artırmaya yönelik yayınladığı 119 sayılı Kararın ardından, kapsayıcı ve eşi görülmemiş protestoların bir parçası olarak Haseke vilayetinin çeşitli yerlerinde patlak veren halk gösterilerine da tanık oldu. Bu gösteriler, elektriğin ve suyun olmaması, fahiş gıda fiyatları, idari yolsuzluklar, karar alma yetkisinin SDG üyesi olan yabancıların elinde olması ve Suriye vatandaşlarının çıkarlarının hiçe sayılması gibi kötü yaşam koşullarının bir sonucu olarak ortaya çıktı. 

    Suriye Kardeşlik Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, yayınladığı bir bildiride, bu halk hareketinin uzun süredir kötüye giden ve kaçınılmaz olarak daha büyük bir yerinden edilme dalgasına yol açacak durumun tehlikeli bir göstergesi olduğunu vurguladı. Üstelik bu durum, SDG’nin kontrolündeki bölge ve kasabalarda, IŞİD nüfuzunun yeniden ortaya çıkmasıyla daha da kötüleşiyor. Bütün bunlara Özerk Yönetim’in yolsuzluğa, özgürlüklerin baskı altına alınmasına ve ayrımcılığa dayalı politikalara eşlik ederken, bölgenin asıl halkı hala Kuzey Irak, komşu ülkeler ve Avrupa’daki kamplarda mülteci konumundadır. 

    Öte yandan SACD, Suriye vatandaşlarının zorla yerinden edilerek Kuneytra’daki Um Batna köyünden Suriye’nin kuzeyine doğru yerinden edilmelerine yol açan acı olaylar gözlemledi. Doğru bilgileri elde etmek amacıyla görgü tanıklarının ve doğrudan ilgili kişilerin asıl ikamet yerlerinden edilmelerinin sebeplerini ve Suriye’nin kuzeyine gelmelerine yol açan koşulları anlamak için, SACD durumu yakından takip etmekteydi. 

    Bunun sonucunda SACD, İran güçlerinin Um Batna köyündeki Suriyelileri önce bombalayıp sonra da tutuklayarak ve bazı evleri gasp ederek sebep olduğu zorla yerinden edilmeyi şiddetle kınayan bir bildiri yayınladı. Buna ek olarak, SACD, Suriye Ulusal Ordusu’nun (SMO) bazı gruplarının Halep’in kuzey kırsalına ulaşan yerinden edilmiş kişilere davranışlarını kınadı ve Suriye halkına karşı zorla yerinden edilme suçu işlenmeye devam edildiğinin ve Suriyeliler için güvenli bir ortam yaratmanın, ülke içinde yerinden edilme dalgalarını sonlandırmak için tek çözüm yolu olduğunun tekrar altını çizdi. 

    Bunun yanı sıra, SACD, Şeyh Cerrah’taki Filistinlilerle dayanışma içinde olduğunu dile getirdi. Filistin’in başkenti Kudüs’teki Şeyh Cerrah’ta yaşananların, Filistinlilerin ve Suriyelilerin yıllardır maruz kaldığı zorunlu yerinden edilmenin bir diğer örneği olduğunu ve bunların otoriter Esad rejimi ile İsrail işgali arasındaki benzerlikleri gösterdiğini vurguladı. 

  • - Haziran 2021

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD), Danimarka’nın Şam ve kırsalındaki Suriyeli mültecilere yönelik korumayı geri çekme kararının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘nin (3). Maddesin nasıl ihlal ettiğine, BMMYK’nın geri dönüşteki koruma kriterlerine ve Avrupa Komisyonu’nun resmi konumuna dair Dünya Mülteciler Günü‘nde ayrıntılı bir değerlendirme yayınladı.  

     Yayınlanan materyaller, SACD ile Danimarka Göç ve Entegrasyon Bakanı Mattias Tesfaye arasındaki görüşmeleri gösteriyordu. Bu görüşmeler, Danimarka Göçmenlik ve Entegrasyon Bakanlığı ve Danimarka Göçmenlik Dairesi tarafından yapılan Menşe Ülke Bilgisi raporlarının değerlendirmesinin aksine, Suriye’nin geri dönenler için güvenli olmadığına dair kanıt sağlama çabalarımızla başlatılmıştır.  

     SACD, Danimarka’nın Suriyeli mültecileri korumadan çıkarmaya yönelik kararının ne kadar tehlikeli olduğunu aktarmak ve güvenli olmayan bir Suriye’ye geri dönmeye zorlanmaları halinde onları bekleyen tehlikeye dikkat çekmek için, Danimarka makamları ve ilgili AB organlarıyla görüşmelerinde büyük çaba harcadı.  

     Bunun yanı sıra, Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, Suriye’de sınır ötesi yöntemin alternatifi olmadığını tekrar vurgulamak için 124 Suriye örgütü ve ağına katıldı. Tüm imzacılar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine üye devletlerin insani yardımın tarafsızlığına olan bağlılıklarını yerine getirmeyi ve Kuzeybatı Suriye’ye sınır ötesi insani operasyonları tekrar başlatmaları çağrısında bulundu.  

    SACD, zor yaşam koşulları nedeniyle Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelere geri dönmek zorunda kalan Suriyeli mültecilerin maruz kaldığı baskı ve tacizi belgeleyen yüzlerce hikaye arasından bazı gerçek hikayeler yayınladı: “Bu rejim, verdiği sözleri asla tutmayan bir suç rejimi… Dikkatli olmak gerekir, kimse onların sözlerine kanmamalı.”  

    Ghassan Rahmi, Danimarka’nın Suriyelilere yönelik insanlık dışı politikasına yol açan siyaseti anlattı: “Dünya sessiz kalırsa 35.000 kadar Suriyeli bölünme, geçim kaynaklarını kaybetme veya tekrar kaçmak zorunda kalma riskleriyle karşı karşıya kalacak. Ama bu sefer gidecekleri bir yer olmayacak.”  

     Humus’un güney kırsalındaki bir şehir olan el Kuseyr, düşüşünden sekiz yıl sonra Hizbullah’ın Suriye’ye açılan kapısı ve ülkedeki operasyonları için bir füze rampası oldu, ayrıca rejim müttefiklerinin demografik değişim politikasının da en bariz örneğiydi. 

  • - Temmuz 2021

    SACD, Temmuz ayı boyunca, kuzeybatı Suriye’ye BM Güvenlik Konseyi’nin üzerinde Rusya baskısı olmadan yapılan insani yardım konulu söyleşiler düzenledi ve İdlib’e yapılan yardımın BMGK onayı geri çekilse bile devam etmesi için her türlü ahlaki, siyasi ve en önemlisi hukuki gerekçelerin olduğunu açıkça ortaya koydu. SACD, BM Acil Yardım Koordinatörü’ne ve Suriye ile ilgili tartışmalarda yer alan kilit devletlere hitap ederek, bu tür yardımın neden yasal olduğuna ilişkin gerekçeleri ve konuyla ilgili önerilerini sundu.   

    Buna ek olarak, SACD, sınır ötesi yardım çözümünün yenilenmesi talebi için Bab el Hava sınır kapısının yakınında bir insan zinciri oluşturan onlarca Suriye örgütüne destek oldu. Bu sınırın kapatılması, eşi görülmemiş bir insani krize ve Avrupa ile Türkiye’ye doğru göçe neden olacaktır. Dernek ayrıca #AidtoIdlibIsNotIllegal etiketi ile insani yardımın tüm Suriyeliler için vazgeçilmez bir hak olduğunu, politize edilmemesi ve taviz verilmemesi gerektiğini talep eden için bir kampanya düzenledi.  

    Uluslararası hukuk uzmanı ve 2014 yılında Suriye’de muhaliflerin elindeki bölgelere yapılan yardımın yasal olması için BM Güvenlik Konseyi onayının koşul olmadığını belirten bildiriyi imzalayan 35 uluslararası uzmandan biri olan Toby Cadman, konuyla ilgili SACD ile konuşarak desteğini gösterdi. Refik Hodzic ile yaptığı bir görüşmede, bu görüşü yineleyerek, BM Hukuk İşleri Ofisi’nin daha fazla şeffaf olması gerektiğinden bahsetti ve kuzey Suriye’de siyasi durumun şu an yaşamı felce uğratarak milyonlarca insanın hayatını tehdit ettiğini bildirdi.  

    Avustralyalı bir uluslararası hukuk bilimci olan Rebecca Barber ile yaptığımız buna benzer bir söyleşide, BM Güvenlik Konseyi’nin İdlib’e sınır ötesi yardımı onaylaması gerektiğini gösteren kaynakları ve Rusya’nın 3 milyondan fazla insanı açlıkla tehdit eden baskıcı tutumuna son verebilecek alternatif yaklaşımları ele aldık.  

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD), Dera ve İdlib’de meydana gelen korkunç olayların ortasında, kilit ülkelere ve Suriye’ye müdahil olan Birleşmiş Milletler kuruluşlarına çağrıda bulundu. Suriyelilerin yerinden edilmesi ve onların güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönmeleri için güvenli bir ortamın yaratılması konusunun, acilen ülkenin en önemli gündemi olarak ele alınması gerektiğini belirtti.  

    Dera‘da kötüye giden güvenlik durumu, Rusya tarafından güvenli ortam olarak gösteriliyor. Bu sözde “güvenli ortamda” Suriyeliler hala kaçmaya çalışırken cinayet, kaçırılma, tutuklama, yerinden edilme ve ölümle karşı karşıya kalmaktan muzdarip. Öyle ki Dera, Rusya tarafından milyonlarca yerinden edilmiş Suriyeli için güvenli bir ortam “garantisi” verilseydi, Suriye’nin tamamına ne olabileceğini bizzat göstermeye devam ediyor.  

    Esad rejimi ve Rusya yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşünden bahsederken, rejim aksini gösterir bir şekilde Suriye vatandaşlarını Dera’yı terk edip kuzey Suriye’ye gitmeleri için zorlamaya, kuzey Suriye’yi bombalamaya ve zaten yerinden edilmiş Suriyelileri Türkiye veya Avrupa’ya kaçmaya zorladı.

  • - Ağustos 2021

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD) Ağustos ayında, Esad yönetimi altında farklı vilayetlerde yaşayan Suriyelilerle yapılan 533 görüşme sonrası Esad’ın elindeki Suriye’de güvenlik ve yaşam koşullarını özetleyen 91 sayfalık son raporuna ilişkin bir bildiri yayınladı. Bu rapor, hem yerinden edilmiş Suriyelilerin hem de bölgelerinden hiç ayrılmayanların görüş ve tutumlarını içeren 4. rapordu.  

    Bu rapor, SACD’ın, ilgili politika yapıcıların Suriye’deki işlerin vahim durumuyla ilgili gerçeğini görmezden gelmelerini engelleme çabalarından bir diğeriydi. SACD tarafından bu konuyla ilgili yayınlanan dördüncü rapor, yerinden edilmiş Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde geri dönme olasılığı ve Suriye’de kalıcı bir barış umudu sunabilecek nihai siyasi çözüm konularında Suriyelilerin görüş ve algılarında tüm söylemlerin şekillenmesi için, en önemli konuların bazılarına ışık tuttu.  

    Raporda, Suriye’nin güvenli olduğunu iddia eden her türlü iddia yalanlandı. Askeri operasyonların olmaması hiçbir şekilde güvenlik göstergesi değildir; çünkü güvenlik makamlarının durumu ele geçirmesi ve yüksek suç oranı, Suriyelilerin her zamankinden daha az güvende hissetmelerine neden oluyor. Nitekim Dera bunun en canlı örneğidir.   

    Suriye çatışmasının onuncu yılında, nüfusunun yarısından fazlasının yerinden edilmeye devam edilmesi, Suriye rejiminin devam eden ve artan baskısı ve yolsuzluğu, çeşitli devlet ve devlet dışı aktörler varlıklarını ve etkilerini sağlamlaştırmaya çalışırken ülkenin parçalanması ve siyasi sürecin tamamen çökmesi yüzünden Suriye toplumu, her geçen gün daha da derinden parçalanıyor.  

    Lübnan’daki Suriyeli mülteciler, hükümetin tırmanan krizle başa çıkamamasının sebebi olarak genellikle günah keçisi ilan ediliyor. Lübnan hükümeti geçtiğimiz günlerde Suriye’nin geri dönüş için güvenli olduğunu iddia ederek, Suriyelilerin geri dönüşünü organize etme planını açıkladı. Oysa Suriyeli mültecilerin geri gönderilmeye zorlanması evrensel geri göndermeme ilkesini ihlal etmek ve onları güvenli olmayan ve hayati tehlike arz eden bir Suriye’ye geri göndermek demektir. Lübnan’da ve başka yerlerde Suriyeli mültecilere yönelik insandışılaştırmaya ve ayrımcılığa son verilmelidir. Suriye şu an hiçbir dönüş için güvenli değil. Mülteciler, insan olarak onurlu ve güvenli bir şekilde yaşama hakkına sahiptir.  

    Esad rejiminin Suriye’de, ülkede bulunmayanların, özellikle de son olarak Deyrizor’da yerinden edilmiş kişilerin mallarına el koyma uygulamaları, uluslararası toplumun bu krizle mücadelede ciddiyetsizliği sonucu “alelade” bir hale geldi. SACD’ın İzleme Birimi üyesi Diaa Abu Zaid, bu keyfi uygulamaların, rejimin politikalarını sağlamlaştımasına ve yerinden edilmiş kişilerin haklarını almalarının önünde daha çok engel ortaya çıkmasına sebep olan son cumhurbaşkanlığı seçimlerinin teatral oyunundan sonra, yerel meşruiyet görüntüsü sağladığına dair bir yazı kaleme aldı.  

    Suriye’de “uzlaşma anlaşmaları” kapsamındakiler ve rejim tarafından çıkarılan af kapsamındakiler de dahil olmak üzere, herhangi bir güvenlik garantisinin bulunmadığını gösteren tutuklama ve cebren alıkoymalara karşı kampanyalar hala devam etmektedir. Dera’da şu anda yaşananlar, Rusya ve rejimin bu “uzlaşma anlaşmalarının” başarısızlığının ve herhangi bir güvenlik sağlama taahhüdü vermemelerinin canlı bir örneğidir. SACD’ın son raporundaki en önemli bulgulardan biri, Suriye rejiminin ve Rusya’nın garantilerinin pratikte hiçbir şey ifade etmediğini göstermektedir.  

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, 28 Ağustos’ta Derneğin kurulunu oluşturan meclislerin 7’ncisi olan SACD Hasaka Vilayet Meclisi‘nin kurulduğunu duyurdu. 

    Dünya Kayıplar Günü’nde, Esad güçleri tarafından keyfi olarak gözaltına alınan ve cebren kaybedilen tüm Suriyelileri andık. Binlerce Suriyeli aile, yıllardır sevdiklerinin nerede olduğu bilmeden dayanılmaz acılar içinde yaşıyor. 

  • - Eylül 2021

    Suriye Vatandaşlık Onuru Derneği (SACD), Birleşmiş Milletler ve Suriye Arap Kızılayı’na (SARC), yerinden edilmiş Suriyelileri Rukban kampından Suriye rejiminin kontrolü altındaki bölgelere gönderme planlarını derhal durdurma çağrısında bulunuyor. Rukban kampında yaşayan Suriyeliler, son derece zorlu yaşam koşullarına maruz kalırken, Esad kontrolündeki bölgelere geri gönderilmeleri, yaşamlarına yönelik katledilme, zorla kaybedilme, keyfi tutuklama, gasp ve taciz gibi tehditler oluşturmaktadır. BM ve SARC’a mesajımız, uluslararası kuruluşlar olarak yalnızca acil ve ivedi yardım sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda insanların yaşamlarını korumak için de sorumluluklarını yerine getirmeleridir.  

    Bu süre zarfında, çok sayıda Suriyeli ve uluslararası kuruluş tarafından sağlanan bilgilere rağmen, Danimarka hükümeti Şam ve kırsalının Suriyeli mültecilerin geri dönmesi için güvenli olduğunu iddia etmeye devam etti.   

    Suriyeli mültecileri hedef alan bu politika, Danimarka Göçmenlik Bürosu’nun (DIS) “Şam ve Şam kırsalındaki güvenlik durumunun önemli ölçüde iyiye gittiği” şeklindeki yanlış değerlendirmesine dayanmaktadır. Bu da onları hapsedilme veya güvenli olmayan bir Suriye’ye geri dönme seçeneğiyle baş başa bırakan Şam’dan gelen Suriyelilerin korumasının iptal edilmesiyle sonuçlandı.   

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, “Korkunun Normalleşmesi” adlı son anket raporunda Esad kontrolündeki bölgelerin güvenli olmaktan çok uzak olduğunu gösterdi. Danimarka politikası mültecilerin geri dönmeleri halinde karşılaşacakları gerçek tehditleri belgelemede ve aktarmada başarısız olmasına rağmen, Suriyelileri güvenli olmayan bir Şam’a geri dönme seçimini yapmaya zorluyor. Suriye’de hiçbir yer güvenli değilken Suriye’deki güvenlik durumunun bölgelere göre yorumlanması mümkün değildir.  

    İnsanlar, Suriye’nin geri dönüş için güvenli olmadığı ancak ülkenin geleceği ve herhangi bir siyasi çözüm için geri dönüşün gerekli olduğu kanaatindeler. SACD’ın “Korkunun Normalleşmesi” adlı son raporu, katılımcıların yalnızca yüzde 26’sının yerinden edilmiş kişilerin rejim kontrolündeki bölgelere geri dönmesini tavsiye ettiğini ve katılımcıların yaklaşık yarısının bu bölgeleri terk etmeye çalıştığını gösterdi. Yerinden edilmiş insanların geri dönmeleri ve ülkenin yeniden inşası ve istikrara kavuşturulmasında önemli bir rol oynamaları gerektiğine dair hâlâ genel bir görüş var. Katılımcıların yüzde 70’i yerinden edilenlerin geri dönmeleri için ön koşulun, Suriye’nin toparlanması olduğunu düşünüyor. 

    Suriye’de yaşanan acıların üstüne İdlib‘de ortaya Covid-19 felaketi, Suriye rejimi ve müttefiklerinin saldırılarını yoğunlaştırdığı, onlarca sivili öldürdüğü ve yaralanmalarına sebep olduğu dehşet verici bir zamana denk geldi. Eylül ayındaki anket raporu, virüse yakalananların yüzde 58’inin gerekli sağlık hizmetini almadığını ve katılımcıların yüksek maliyetler ve kısıtlamalar nedeniyle tıbbi bakıma erişemediklerini ortaya koydu. 

  • - Ekim 2021

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, Ekim ayında BMMYK başkanı Fillipo Grandi’nin Suriye’deki görevi sırasında yaptığı skandal açıklamalara yanıt verdi. Grandi, ilk olarak BMMYK’nın yerinden edilmiş Suriyelilerin ve yurtdışındaki Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için uygun koşulların yaratılması konusunda Beşar Esad rejimiyle koordinasyon içinde olduğunu açıkça kabul etti. Sonra daha da ileri giderek, geri dönenlerin güvenliğini sağlayacağı yönünde Suriye rejimine açıkça güvendiğini söyledi.   

     SACD Mütevelli Heyeti’nin on dört üyesi, Suriye’de yer alan kilit ülke ve kurumların temsilcilerine gönderilen yanıtta şu ifadeleri kulandı: “Real politiğin adalet ve hak kavramları üzerindeki sözde üstünlüğüne bağlı olan karar vericilerin çoğu için milyonlarca Suriyelinin korku ve dehşetini görmezden gelmenin kolay olduğunun farkındayız. Ancak şu soruyu sormadan edemiyoruz: Esad’ın normalleştirilmesinin Suriye kabusunun çözümü olduğunu düşünenler, tüm bu yaşananlardan sonra ne olacağına inanıyorlar?  

     BMMYK, geri dönenler için “güvenlik durumunun iyileştirilmesi” konusunda yanıltıcı mesajlar vermeye son vermelidir. Geri dönüş kararlarını etkileyebilecek tüm faktör ve koşullardan haberdar olmalarını sağlamak için yerinden edilmiş Suriyelilerle iletişimi kolaylaştırıp, bilgi ve danışmanlık hizmeti sağlamalıdır. Esad rejimi altındaki Suriye güvenli değil, kaldı ki Suriye şu an hiçbir dönüş için güvenli değil. 

     20 Ekim’de Ariha’da okula giden çocuklara düzenlenen saldırıda çok sayıda sivil hayatını kaybetti ve yaralandı. İdlib’de yaşayanların çoğunluğunu, Suriye rejimi ve Rusya’nın her gün devam eden saldırlarıyla yerinden edilen Suriyeliler oluşturuyor. SACD, BMMYK’nın bu gerçeği görmezden gelmesi ve yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüş için güvenlik koşullarının olduğuna inanmalarına yol açabilecek mesajlar göndermeye devam etmesi karşısında duyduğu şaşkınlığı dile getirdi. Bunun gerçeklerle bağdaşlaşan hiçbir yanı yok.”  

    Suriye rejimi ve Rusya’nın “teröre karşı savaş” olarak adlandırmayı sevdiği, fakat aslında Suriyelilere karşı bir savaştan başka bir şey olmadığı görülen, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin üzerinden altı yıl geçti.  

     SACD, Dera’da imzalanan son anlaşmanın, bedeli ne kadar acımasız ve insanlık dışı olursa olsun, Suriye rejimi ve onun Rus ve İranlı müttefiklerinin ‘faydalı Suriye’ hedefine ulaşmak için Suriye’de gerçekleştirilen zorla yerinden edilmenin bir başka örneği olduğunu detaylı bir şekilde açıklayan bir analiz yayınladı.  

     Rejimin geri dönen Suriyelilere karşı işlediği korkunç ihlalleri belgeleyen uluslararası raporların yayınlandığı bir zamanda, Interpol, on yıl önce Suriye rejimine dayatılan düzeltici önlemleri kaldırma kararı aldı. Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, Suriye rejiminin Interpol’e yeniden kabul edilmesinin olası tehlikesine karşı uyarıda bulundu; çünkü bunun gerçekleşmesi, 6,8 milyon Suriyeli mülteci ve sığınmacı açısından kaçınılmaz bir tehdit oluşturmaktadır. 

    SACD Mütevelli Heyeti üyesi Wasim Alhaj, Halep’in kuzeyinde bulunan Mare ilçesindeki el-Hurriya Hastanesi’nde, COVID-19 vakalarındaki ani artış nedeniyle kuzey Suriye’deki sağlık sisteminin felakete yol açacak çöküşüne karşı uyarıda bulunan bir mesaj gönderdi: “Şu ana kadar, 4 milyondan oluşan nüfus içerisinde en az 750 bin vaka kaydedildi” dedi. 

  • - Kasım 2021

    SACD’ın, Esad’ın elindeki Suriye’de faaliyet gösteren 29 örgütün 45 çalışanı ile yaptığı görüşmelere dayanarak Kasım ayında yayınlanan son raporundan elde edilen genel izlenim, Suriye rejimi ile insani yardım kuruluşları ve kurumları arasındaki ilişkinin rejim müdahalesinin ötesine geçtiği yönünde. Bu sonuçlar, farklı organlar ve figürler aracılığıyla, karar verme sürecini kontrol ettiği ve bu kuruluşlar için “kırmızı çizgileri” tanımladığı ve yararlanıcıların belirlenmesi üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu karar verme ortaklığı gibi bir ilişkinin varlığını gösteriyor.  

     Suriye’deki 10 yıllık çatışma boyunca, rejim bölgelerine gönderilen uluslararası yardımların hak sahiplerine ulaştırılıp ulaştırılmadığı konusunda sürekli tartışmalar ve şüpheler bulunmaktaydı. Bazı tanıklıklar ve kanıtlar gösteriyor ki rejim kontrolündeki bölgelerde Suriyelilere yapılan bazı BM yardımları, rejimin askeri güçlerine veya müttefik milislerine dağıtılmaktadır.  

    SACD, Suriye’de yer alan bazı kilit ülke ve kurumların temsilcileriyle raporun bulguları hakkında yaptığı görüşmede, BM ve Suriye’de faaliyet gösteren diğer insani kuruluşlarda yolsuzluğu ve yardımın kötüye kullanımını ortadan kaldırmak için bölgesel bir gözetim mekanizmasının kurulmasını talep etti ve sürecin şeffaflığının artırılması çağrısında bulundu.  

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD), Kasım ayında BM Menşe Ülke Bilgisi (COI), İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Uluslararası Af Örgütü, Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) ve SACD tarafından hazırlanan ve Suriye’nin herhangi bir geri dönüş için güvenli olmadığını açıkça belirten tüm raporlardaki ortak bulgulara odaklanan bir etkinlik düzenledi. Bu etkinlik, tüm zorluklara rağmen, ev sahibi devletlerden erken geri dönüşü önlemek, Suriye gerçeği karşısında Suriyeli mültecilere yönelik korumaları sürdürmek ve Suriye rejiminin suç politikalarını durdurmaya ve hesap verebilirliğini sağlamaya dair önlemler almadan rejimin kademeli olarak normalleştirilmesine ilişkin endişe verici eğilimi ele almaya yönelik hangi somut adımların atılacağını tartıştı. 

    Suriye rejimi ve destekçileri bir yıldan fazla bir süredir Suriye’nin güvenli olduğunu iddia ediyor. Öyle ki rejimin Ekim ayında turist vizesi vermeye başlamasının ardından bazı Avrupa tur acenteleri gelecek yıl turlar düzenlemek için rezervasyon almaya başladı. Interpol’e geri kabul edilmesinden, diplomatik ziyaretlere ve üst düzey BM yetkililerinin sorunlu açıklamalarına kadar yaşanan çeşitli diğer gelişmeler, rejimin yavaş yavaş normalleştirilmesine işaret ediyor. Bu tehlikeli süreçte bir sonraki hedef, yerinden edilmiş Suriyelilerin dönüşü gibi görünüyor.  

    Yine de tüm dünya, kendileri veya akrabalarının rejimi memnun etmeyen bir şey söylemeleri halinde “kaybolabilecek” insanların arasında ülkeyi dolaşan grupların ve Rusya’nın propagandasına rağmen, Suriye’nin güvenli olmadığını ve yakın zamanda pek de güvenli olmayacağını asla unutmamalıdır.  

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, ülkelerinde korkunç bir yaşam tehdidi altında kaldıktan sonra Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecilere yönelik tüm sınır dışı etme işlemlerini durdurması için Türkiye’ye çağrıda bulunuyor. Böyle bir zamanda Suriyelilerin Suriye’ye geri gönderilmesi onların hayatlarını büyük bir tehlikeye attığından, Türk hukukuna ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır.   

    Danimarka’da, Suriyeliler yine kendilerini siyasetin hedefinde bulmaya devam edip, gözaltı merkezlerinde zorlanmakta, yaşamları yok edilmekte, aileleri bölünmekte ve geri dönmeleri için baskı altına alınmaktalar.  

     

    Şu anda Danimarka’daki mülteci sınır dışı merkezinde ikamet eden ve sınır dışı merkezlerinde kendisinin ve diğer Suriyeli mültecilerin yaşadığı koşullar hakkında bizimle konuşmayı kabul eden Abdel-Raouf Ahmed de bu vakalara tanık olanlardan sadece biriydi.  

  • - Aralık 2021

    13 milyondan fazla yerinden edilmiş Suriyeli, zorlu yaşam koşulları ve belirsizlikten muzdarip olmaya devam ederken, uluslararası toplumun bazı kesimlerinin Beşar Esad’ın baskıcı rejimini normalleştirmeye yönelik belirgin adımları, iki ayrı gerçeği gözler önüne seriyor: Bir yanda Esad’ın elindeki bölgelere dönenlerin işkenceye ve zorla kaybedilmelere maruz kalmayla, kuzeydeki mülteci kamplarındaki kadın ve çocukların ayrım gözetmeksizin bombardıman altında öldürülmeyle ve birçok ülkede mültecilerin vakitsiz ve zorunlu geri dönüşle karşı karşıya kalırken; diğer yanda, rejim ve destekçileri geri dönüş konferansları düzenleyip, üst düzey BM yetkilileri geri dönenlerin “güvenliğini sağlamak” için rejime bel bağlamayı açıkça teşvik ediyor.  

    Tüm dünya, kendileri veya akrabalarının rejimi memnun etmeyen bir şey söylemeleri halinde “kaybolabilecek” insanların arasında ülkeyi dolaşan grupların ve Rusya’nın propagandasına rağmen, Suriye’nin güvenli olmadığını ve yakın zamanda pek de güvenli olmayacağını asla unutmamalıdır. 

    Öte yandan, orta ve hafif silahların şehirden çıkarılmasını öngören Dera anlaşmasından yaklaşık iki ay sonra, rejim tarafından arananların ve rejim güçlerine katılanların güvenliği konusunda da büyük endişeler meydana geldi.   

    Kanıtlar açıkça gösteriyor ki Suriye rejimi, Rus ve İranlı müttefikleriyle birlikte, “uzlaşma anlaşmalarını” yerinden edilmiş insanların geri dönüşüne uygun bir ortam oluşturmak için kullanmaktan ziyade, çok az sayıdaki yerel nüfusla birlikte bölgenin tam kontrolünü güvence altına almayı amaçlıyor. Güneyde uygulanan model ve bunun yarattığı etkiler, Rusya ve Suriye rejiminin İran’ın desteğiyle düzenlediği uzlaşı modelinin bölgede barış ve istikrara kavuşmaktan çok uzak olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır.  

    Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, BM’nin Suriye özel temsilcisine ve siyasi çözüm üzerinde çalışan kilit devletlere, sağlam uluslararası garantiler altında güvenli bir ortam oluşturmanın birincil önceliğe sahip olması gerektiğini ve ülkenin çoğunluğunu oluşturan yerinden edilmiş 13 milyondan fazla Suriyelinin güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönüşü için mutlak bir ön koşul olduğunu hatırlattı.   

    BM özel temsilcisi ve görünüşe göre geri dönüş müzakerelerine katılan kilit devletler, Suriye’nin geleceği için çok önemli olan bu tartışmada yerinden edilmiş Suriyelilerin sesini duymazdan gelmemelidir. Böyle yapılması, mevcut yasal çerçevelere ve yerinden edilmiş Suriyelilere karşı bir görev ihmalidir ve geri dönüşle ilgili herhangi bir kararı, kaçınılmaz olarak anlamsız ve verimsiz hale getirecektir.  

    “Güvenli hissetmek birden fazla etkene bağlıdır. Suriye rejiminin ani bombalamalarından korkuyoruz. Yaşam düzenimizin bozulmasından korkuyoruz. Ayrıca ev sahibinin talebiyle evden çıkarılmaktan da korkuyoruz.” Bu sözler, Deyrizorda birkaç kez yerinden edilen ve sonunda İdlib’e giden Suriyeli Wajdi Al-Jasem‘e ait.  

    Söz konusu mülteciler olunca, kendini güvende hissetme ve belirli bir yer ve zamanda güvende olmanın tanımı oldukça zorlu bir mesele. Pek çok insan Suriye’de güvenliğin savaşın veya doğrudan yaşamı tehdit eden bir durumun sona ermesi anlamına geldiğini düşünüyor. Birçok hükümet, verilerden elde ettikleri kendi bakış açılarına göre Suriye’nin güvenli olup olmadığına karar verme hakkına sahip olduklarını düşünüyor.