YARDIM SİLAHLANDIRILMASI, MÜDAHALE VE YOLSUZLUĞUN:

SURİYE REJİMİNİN İNSANİ YARDIM SEKTÖRÜNÜ KONTROL ETME YÖNTEMLERİ

Yönetici Özeti

Suriye rejiminin, Suriyelilerin büyük bir çoğunluğunun bel bağladığı insani yardımı silah haline getirmesi, son 10 yılda kapsamlı bir şekilde belgelendi. Uluslararası forumlar, Esad rejiminin muhaliflerin elindeki bölgeleri kasten aç bıraktığına ve Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarına şantaj yaptığına, ordu ve milisler için yardım sağladığına dair çok fazla kanıt sundu. Nitekim Esad rejimi, askeri stratejisini ilerletmek için yardımları kullandığı, savaş ekonomisini yardım fonlarıyla desteklediği ve hedeflerine ulaşmak için insani yardım ajanslarını kullanmayı kapsayan pek çok farklı strateji kullandı.

En önemlisi, rejim, muhaliflerin elindeki bölgeleri, Rus ve İranlı müttefiklerinin yardımıyla meşhur “uzlaşma anlaşmaları” yoluyla boyun eğmeye zorlamak için insani yardım dağıtımını manipüle etti. Rusların sivil bölgeleri halı bombalamaları yoğunlaştı ve kuşatma altındaki alanlar aç bırakıldı; çaresiz sivillere rejime boyun eğmeleri ve “uzlaşmayı” kabul etmeleri halinde insani yardım teklif edildi. Operasyonel Analiz ve Araştırma Merkezi’nden Mouayad Albouni ve Maxwell Gardiner ve ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’e göre:

Uzlaşma işlemlerinin temel bir unsuru olan yardım manipülasyonunun birçok örneği mevcut. İnsani yardım vaadi, Suriye’nin orta ve güneyindeki yerel uzlaşma anlaşmalarının üstü kapalı – bazen genellikle açık – bir boyutuydu. Nitekim, uzlaşma koşullarının imzalanmasından hemen sonra haftalar veya günler içinde BM konvoylarının sık sık gelişi devam etti. Öne çıkan örnekler arasında Darayya, At-Tall, Doğu Guta ve kuzey Kırsal Humus’taki topluluklar sayılabilir. Örneğin, yoğun kuşatmanın son günlerinde yapılan röportajlarda, Darayya yerel meclisi üyeleri, BM personelinin kendilerine BM yardım konvoylarının yerel silahlı muhalefet gruplarının teslim edilmesini gerektiren bir uzlaşma anlaşmasına bağlı olacağını açıkladığını belirtti. New York, Cenevre, Washington, Berlin ve diğer başkentlerdeki karar alıcılar bu gerçeğin oldukça farkındalar.

Suriye rejiminin insani yardım dağıtımı üzerindeki baskısının katı doğası, en son Temmuz 2021’de BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) kuzeyde yerinden edilmiş milyonlarca Suriyeliye sınır-ötesi yardım sağlanmasına ilişkin tartışmaların merkezi bir odak noktası olmuştur. Rusya veto yetkisini, İdlib’e sıkışmış 4 milyon Suriyeliye yardım ulaştırılan geçişlerin sayısını sistematik olarak azaltması için BM Güvenlik Konseyi’ne şantaj yapmak amacıyla kullandı. Rusya, yardım dağıtımının tahsisinden ve yolsuzluğundan karını arttıran rejime insani yardım akışı üzerinde tam kontrol sağlaması için ve ülkenin kuzeybatısındaki ve muhaliflerin elindeki son yerleşim bölgesini boyun eğmeye zorlamak amacıyla yardımın Şam üzerinden teslim edilmesinde ısrar ediyor.

Bu rapor, Suriye rejiminin BM ve diğer uluslararası yardım kuruluşları da dahil olmak üzere insani yardım kuruluşlarının ve genellikle doğrudan rejimin kurumları veya temsilcileri tarafından kurulan sayısız Suriye kuruluşunun çalışmalarını kontrol etmek ve yönlendirmek için kullandığı yöntemlerin içeriğini, sistemini incelemektedir. Bu çalışma, Esad’ın elindeki Suriye’de faaliyet gösteren 29 kuruluşun 45 çalışanı ile yapılan görüşmelere dayanmaktadır. Suriyelilerin çoğu ve birkaçı farklı uluslardan olan bu kişiler, uluslararası yardım kuruluşlarında, BM kuruluşlarında ve Suriye insani ve sivil toplum kuruluşlarında (STK’lar) çalışmaktadırlar. Çoğu durumda, çalışmaya katılma nedenleri, Suriye rejiminin doğrudan veya dolaylı olarak, ancak her zaman kararlı bir şekilde bu kuruluşların çalışmalarına müdahale ettiği statükoyu değiştirmek ve onları cephaneliğinde Suriye halkına yönelik bir başka silah haline getirmekti.

Rejim müdahalesi, yardım dağıtımını doğrudan etkilemekten, çeşitli projelerden kimin yararlanacağına (ve kimin yararlanmayacağına) karar vermekten tutun da rejime yakın kişileri, işlerini kontrol etmek ve izlemek için bu kuruluşlarda önemli nüfuz pozisyonlarına atamak dahil olmak üzere; rejimin ordusuna ve milislerine, bazen hedef yararlanıcılara ulaşandan daha büyük yüzdelerde, doğrudan yardım tahsis etmeyi kapsıyordu. Bu tür bir müdahalenin kabulü, uluslararası ve Suriyeli tüm yardım kuruluşlarına nüfuz etmektedir. Şimdilerde bu kuruluşlar ve rejimin kurumları arasında tehlikeli bir karşılıklı çıkar ilişkisi bulunmaktadır. Son olarak, katılımcıların çoğu, Suriye rejiminin, daha sonra siyasi müzakerelerde “bağımsız” sivil toplumun temsilcileri olarak görünen birçok STK’nın yaratılmasında rol oynadığına kesinlikle inanıyor.

Bu bulgular, başta BM ve Avrupa Birliği olmak üzere Suriye’ye en büyük insani yardım bağışçılarının politikalarını etkilemelidir. Suriye rejiminin baskıcı, kriminal gündemini ilerletmek için yardım manipülasyonunu ve müdahalesini önlemek için sahada çalışan BM kurumları ve uluslararası ve Suriye kuruluşları tarafından fonlarının nasıl kullanıldığına dair bağımsız ve objektif bir denetim yapılmalıdır. Bu bulgular, Rusya’nın sınır ötesi yardımla ilgili BMGK’daki şantajının nasıl sona erdirileceği konusundaki tartışmalara ışık tutmalı ve yardımın BMGK onayı veya rejim müdahalesi olmadan yasal olarak halka ulaştırılmasını sağlamak için alternatif yaklaşımlar benimsemelidir. Güçlü uluslararası güvencelere sahip kapsamlı bir siyasi çözümün ardından yerinden edilmiş Suriyelilerin organize şekilde, güvenli bir biçimde, gönüllü ve onurlu geri dönüşü için herhangi bir plan geliştirilmeden önce, Suriye’de insani yardım dağıtımında yer alan BM kurumlarının politika ve uygulamalarının kapsamlı bir şekilde araştırılması gerekmektedir. İnsani yardım operasyonlarının insani ilkeler doğrultusunda yürütülmesi sağlanmalı ve hayat kurtaran yardımların dışındaki çalışmaların, Suriye genelinde BM yardımına ilişkin 2018 BM İlkeleri ve Parametreleri ile uyumlu olması gerekmektedir. Uygulamanın daha fazla takip edilmesine ihtiyaç vardır ve yakın bir zamanda uygulanması imkansız görünmektedir. Bu durum, özellikle rejim kontrolündeki bölgelerde olmak üzere Suriye içinde faaliyet gösteren BM kurumlarının bağışçıların kırmızı çizgilerine ve temel operasyonel standartlara saygı göstermesini sağlamak için devam eden bölgesel diyaloğa acilen daha fazla odaklanmayı gerektirecektir. Ayrıca, görüşmelerinde BM Ülke Ekibi ve bağışçılar, bu raporda yer alan bilgiler gibi dış paydaşlardan gelen kanıtları ve tavsiyeleri ciddiye almalıdır.

Bu raporda açıklanan politika ve uygulamalar ve Suriye rejiminin yardımı silahlandırması ve sivil toplumu ele geçirmesi, uzun vadeli bir çözüm ve istikrar umudu varsa normalleştirilmemelidir. Sonuç olarak, yolsuzluk ve Suriye rejiminin savaş ekonomisini finanse etmek için yardım fonlarının kullanılması konusu hesap verilebilir olmalıdır. Bu rapor, bu tür politika değişikliklerine katkıda bulunmak üzere tasarlanmıştır.

Önemli Bulgular

Ankete katılanların beşte dördü (yüzde 81), gözlemlerine ve doğrudan katılımlarına dayanarak Suriye rejiminin kuruluşlarının çalışmalarına doğrudan aşağıdaki yollarla müdahale ettiğini doğruladı:

  • Bu kuruluşlardan kimin yararlandığını (ve kimin yararlanmadığını) belirlemek;
  • Müdür ve yöneticilerin atanması ve çalışanların işe alınması
  • Askeri ve güvenlik kurumları ve personeline yardım ve bağışları yönlendirmek

Araştırmaya katılanların dörtte üçünden fazlası (yüzde 77) ana müdahale kaynağının “kuruluşun çalışmalarını denetleyen devlet kurumları” olduğunu belirledi. Katılımcıların dörtte birinden fazlası (yüzde 27) resmi olmayan askeri partilerin (milislerin) işlerine doğrudan müdahale ettiğini belirtirken, yüzde 23’ü resmi askeri yapılardan doğrudan müdahale olduğunu belirtti.

Katılımcıların büyük çoğunluğu rejim müdahalesini her zaman kabul ettiklerini belirtirken, sadece yüzde 19’u eskiden reddettiklerini söyledi. Rejimin doğrudan veya dolaylı talimatlarını reddetmek, bir kuruluşun izinlerini iptal etmekten projeleri iptal etmeye veya işlerini kaybetmeye kadar değişen ciddi sonuçlara yol açabilir. Neredeyse tüm katılımcılar (yüzde 95) işlerini kaybetme korkuları nedeniyle rejimin müdahalesini kabul ediyor. Yüzde 38’i gözaltı veya tacizden korkarken, yüzde 19’u kendilerine yönelik doğrudan tehditlerden korkuyor.

Anket katılımcılarının yaklaşık yüzde 58’i, rejim kontrolündeki bölgelerde faaliyet gösteren insani yardım (uluslararası ve yerel) kuruluşlarındaki yolsuzluk düzeylerini orta ile çok yüksek arasında değişen bir düzeyde tanımlamaktadır. Kalan yüzde 42’si düşük veya çok düşük seviyede olduğunu bildirmektedir.

Uluslararası yardım kuruluşları ve BM kuruluşları, faaliyetlerini sürdürmek ve rejimin zulmünden kaçınmak için çoğunlukla belirli düzeylerde yolsuzlukları kabul etmeye zorlanıyor. Çoğu yerel kuruluş, rejime yakın kişiler tarafından fon elde etme aracı olarak kuruldu ve rejimle bağlantılı taraflar, uluslararası kuruluşlarla ortak çalışmaları için onlara baskı yapıyor.

Katılımcıların yaklaşık yüzde 44’ü rejim kontrolündeki bölgelere yönelik insani yardımın yüzde 25’inden fazlasının orduya ve milislere yönlendirildiğine inanıyor. Katılımcıların yüzde 16’sı bu oranın daha da yüksek olduğunu ve yardımın yüzde 50-75’inin orduya ve milislere yönlendirildiğini bildirdi.

Rejim bağlantılı kişilerin akrabaları ve rejimle bağlantılı olanlar çoğu yardım kuruluşuna, rejime ve işlerini güvence altına alan taraflara kuruluşların faaliyetleri ve çalışanları hakkında gözlem yapmak ve rapor vermek üzere atanmaktadır.

Görüşülenlerin yaklaşık üçte ikisi (yüzde 62), Suriye rejiminin siyasi olarak sivil toplumu temsil etmek amacıyla görünüşte “bağımsız” bir cephe olarak kullanmak için çok sayıda STK’nın kurulmasında parmağı olduğuna inanıyor.

Sonuçlar

Uluslararası ve BM kuruluşları, Suriye’de yerel insani yardım ve yardım kuruluşlarıyla birlikte oynayacağı çok önemli bir role sahiptir ancak rejim bu kuruluşlara erişim ve operasyonlar üzerinde sıkı bir denetime sahiptir.

Uluslararası kuruluşların büyük çoğunluğu rejim kontrolündeki alanlarda olumlu bir rol oynamaya çalışsa da şantajlara maruz kalıyor ve faaliyetlerini sürdürmek için belirli seviyelerde yolsuzluk ve adam kayırmayı kabul etmek zorunda kalıyor.

Yerel kuruluşlar ise uluslararası ve BM kuruluşlarından çok daha yüksek düzeyde yolsuzluk sergilemektedir; hükümet bu kuruluşları, fonlara erişmek ve proje teslimini ve yararlanıcıları kontrol etmek için aracı olarak kullanmaktadır.

İstihdam, kontrolün gerçekleştirildiği kilit uygulamadır: rejim, yöneticileri ve çalışanları atayarak, kuruluşların faaliyetlerini izleyebilir, kontrol edebilir ve çalışanlarını gözetleyebilir hale gelmektedir.

İnsani yardım kuruluşları, başlangıcından itibaren rejimin kontrolü altındadır. Böylelikle tüm döngü tamamen kontrol edilir ve izlenir vaziyettedir.

Bu kuruluşlar tarafından yapılan yardım ve projelerden yararlananlar, siyasi ve mezhepsel unsurlar göz önünde bulundurularak ve ayrımcı bir yöntemle belirlenmektedir.

Uluslararası kuruluşlar ve BM kuruluşları tarafından doğrudan veya yerel ortaklar aracılığıyla sağlanan yardım ve hizmetlerin bir kısmı, rejimin askeri koluna ve mezhepçi milislere yönlendiriliyor.

Rejim, kontrolündeki bölgelerde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarını politikalarını ve uygulamalarını ilerleteceği araçlar olarak görüyor.

SARC, Suriye rejimi tarafından yoğun bir şekilde kontrol edilen ve güvenlik birimlerinden gelen emirleri yerine getiren yerel bir kuruluş olarak düşünülmelidir.

Rejimin kontrolündeki bölgelerde STK’ların yüksek bir oranı temsil olarak kullanılıyor: Dolayısıyla her ne kadar teorik olarak siyasi düzeyde sivil toplumu temsil ediyor gözükse de pratikte rejimin gündemi aktarılmaktadır.

Öneriler

Uluslararası bağışçılar, özellikle Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri:

Başta BM ve uluslararası kuruluşlar olmak üzere, yerel kuruluşlar da dahil Suriye’de faaliyet gösteren herhangi bir insani yardım veya STK için gerekli süreçleri yoğun bir şekilde incelemelidir.

İşe alım süreçlerinin, yararlanıcılar arasında ayrımcılığa ve yardımın rejim tarafından tahsis edilmesine yol açabilecek politika ve uygulamaların ve rejim tarafından kontrol edilen alanlarda çalışmalarını finanse ettikleri yardım kuruluşlarının şeffaf ve profesyonel denetimini yapmalıdır.

Bireysel atamalar, fonların kullanımı ve diğer ilgili uygulamalar dahil olmak üzere fon sağladıkları STK’lar ile rejim kontrolü altındaki kurumlar arasındaki bağlantıların şeffaf incelemeleri gerçekleşmelidir. Bu tür kuruluşlar, siyasi süreçte temsil bağlamında bağımsız olarak kabul edilemez.

Sınır ötesi yardım ve Suriye’deki tüm insani yardım teslimatları depolitize edilmeli ve silahsızlaştırılmalıdır. Bu raporda açıklanan uygulamalarla rejimin İdlib’e yardım dağıtmasına izin verilmemelidir. İlgili devletlerin ve insani aktörlerin Suriye rejimi ve Rusya tarafından yardımın silahlandırılmasını önlemek için kullanabilecekleri ve BM Güvenlik Konseyi’nin onayı olmadan sınır ötesi yardımları yasal olarak ulaştırabilecekleri yasal bir zemin mevcuttur.

Kuruluşların yardım öncesi gerçekleştireceği herhangi bir dağıtım planının yolsuzluktan bağımsız ve meşru bir şekilde yürütülmesi için Suriye’de insani yardım dağıtımına ilişkin uygulama ve politikaların BM çapında incelenmesi, güvenli, gönüllü ve onurlu bir geri dönüş için uluslararası toplum tarafından garanti edilen asgari koşullarla kapsamlı bir siyasi çözümün parçası olarak gerçekleşebilir.

Uluslararası bağışçılar, Suriye rejimine aşağıdakilere izin vermesi için baskı yapmalıdır:

BM ve uluslararası kuruluşlar, yerel bir ortak ile işbirliği yapma zorunluluğundan kurtularak doğrudan kendi personelini kullanarak faaliyet göstermelidir.

Kendi izleme ve doğrulama ekipleri ile sahadaki süreçler uygulanmalıdır.

Burada tam raporu okuyun