İstanbul, 8 Nisan 2022 — “Bir insan ekmeksiz nasıl yaşayabilir?” sözleri, un kıtlığı nedeniyle tüm fırınların kapatıldığı, en az yedi bin kişinin kapana kısıldığı ve insani yardımdan mahrum bırakıldığı Rukban Kampı’ndaki yerinden edilmiş Suriyelilerin sözleriydi. 

 Terk edilmiş çölün uzak bir bölgesinde, 1800 aile hala uluslararası toplumun ihmalkarlığı ve ilgisizliğinden muzdarip. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az yedi bin kişi, yardım çağrılarına, yıllarca süren acılara rağmen açlığa terk edildi. 

 Kamptaki son tıbbi durum incelendiğinde yıllarca kampta mahsur kalan, henüz bir aylık bile olmayan ve anne babasının ilk çocuğu olan Yaqeen bebeğin hayatta kalmak için cerrahi müdahaleye ihtiyacı olduğu görülüyor. Ailesi, onu operasyon için komşu bir ülkeye nakletmeye çalışsa da bugüne kadar uluslararası kuruluşlardan herhangi bir yanıt gelmemesi sebebiyle küçük bebeğin hayatı tehlikede.  

 

Rusya tarafından zorla yerinden edilen Ukraynalıları desteklemek için yardımın hızla aktığı bir vakitte, aynı fail Suriye rejimini destekliyor ve Rukban Kampı’na yardım gönderilmesini reddediyor. Rukban Kampı’ndaki insanlar, açlıktan ve tıbbi yardım eksikliğinden dolayı ölmek veya herhangi bir güvenlik garantisi olmaksızın keyfi olarak gözaltına alınma, ölümüne işkence görme ve zorla kaybedilme riskiyle Suriye rejimine teslim olma arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılıyor. 

 

Üstelik sadece birkaç ay önce Birleşmiş Milletler ve Suriye Arap Kızılayı, bu çaresiz Suriyelilere hayatlarını kurtaracak gerekli yardımı kamyonlarla göndermek yerine, geri dönmeye karar verenleri almak için Rukban Kampı’na boş kamyonlar gönderdi. Onları rejim kontrolündeki bölgelere dönmeye ikna etmeye çalışarak kamptaki vahim durumu adeta hafife aldı. Tüm bunlar, Rukban’daki yerel meclisin rejim kontrolündeki bölgelere götürülmek istemediklerini bildiren bir açıklama yapmasına ve Suriye rejiminin kontrolünde olmayan Kuzey Suriye’ye tahliye edilmeyi istemesine rağmen gerçekleşti. 

 

Uluslararası Af Örgütü’nde Mülteci ve Göçmen Hakları Araştırmacısı olan Marie Forestier, mutlak tehlike konusunda uyarıda bulundu: “Birleşmiş Milletleri ve Suriye Arap Kızılayı’nı, Rukban’da yaşayan kadınları, erkekleri ve çocukları hiç kuşkusuz tehlikeye atacak olan geri dönüşlere devam etmemeye çağırıyoruz.” Ayrıca, “Araştırmamız gösteriyor ki Suriyeli yetkililer, Rukban’dan dönenleri ciddi insan hakları ihlallerine maruz bırakmadan önce ‘terörizm’le suçlayarak onları özel olarak hedef alıyor” sözlerini ekledi. 

 Yukarıdakiler ışığında, Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği şunları talep etmektedir: 

  •  Esad rejimi ve Rus müttefikinin eylemleri nedeniyle Rukban Kampı’nda temel gıda, ilaç ve tıbbi bakımdan yoksun olan yaklaşık yedi bin yerinden edilmiş Suriyelinin dayanılmaz acısına son vermek için Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından acil bir eylem gerçekleştirilmesini;  
  • Birleşmiş Milletler ve ilgili uluslararası kuruluşların, yerinden edilenlerin gözaltı, kaybolma ve Esad Ordusuna zorla dahil edilmeyle karşı karşıya kaldıkları Esad’ın elindeki bölgelere sözde “insani koridorlar” aracılığıyla ve sahte Rus güvencesi altında zorla geri gönderilmesini önlemek için hızlı hareket etmesini;  
  • BM’yi, kampta yaşayan yaklaşık 3.000 kişiyle yaptığımız önceki ankette Birleşmiş Milletler’e açıkça bildirmiş oldukları gibi yerinden edilenlerin zulüm ve aşağılanmadan korunamayacakları Esad’ın elindeki bölgelere geri gönderilmeme taleplerine saygı duymaya çağırıyoruz; 
  • Güvenli geçişi sağlamak ve yerinden edilmiş insanları Rukban kampından kendi seçtikleri bölgelere geri göndermek için Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumun doğrudan müdahalede bulunması. Birleşmiş Milletler’in veya herhangi bir uluslararası aktörün, Esad rejiminin Rukban Kampı durumuna ilişkin planlarının (Rus “güvenceleri” altında) uygulanmasına herhangi bir katılımı, Suriyeli sivillerin öldürülmesi ve hapsedilmesinde doğrudan yer almakla ve onları devam eden savaşta ölüme gitmeleri için zorla askere göndermekle eşdeğerdir. 

Esad’ın kontrolündeki bölgelerde yerinden edilmiş Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde dönüşünü garanti altına alan güvenli bir ortam kesinlikle söz konusu değildir. Şu anda Ukrayna’da tanık olunan yerinden edilmenin dehşeti, Suriyelilerin yıllardır aynı suçluyla yaşadıkları yerinden edilmenin dehşetini hatırlatıyor: Rusya. Aynı senaryo, Rusya’nın kuşatma altındaki Mariupol’a yardımı ve insani bir koridoru engellediği Ukrayna’da tekrar yaşanıyor. Suriyeliler ve Ukraynalılar arasında, konu acılar ve acılarının kaynağı olunca pek çok ortak nokta var gibi görünüyor. Ancak, Rukban durumundan açıkça anlaşıldığı gibi, burada önemli bir fark var: Rukban’da kapana kısılan Suriye halkına gelince dünya, aynı empati ve şefkati göstermiyor. İşte bu durumun değişmesinin tam zamanı.