Yazan: Mounir Al Fakir.
Suriye’deki seçimlere aday olacak olsaydım, siyasi programımda, Suriye’nin insanlarına karşı işlenen korkunç suçların hesabını sormaya odaklanırdım. Şam’ın ana meydanında binlerce destekçinin önünde bir konuşma yapıp onlara ana mesajımla hitap ederdim: “Beşar Esad ve biz Suriyelilerin son on yıldır çektiği tarif edilemeyen acılardan sorumlu olan tüm failler adalete teslim edilmelidir. Hesap verdiklerini görene kadar durmayacağız! Devlet kurumlarında, özellikle de polis ve güvenlik güçlerinde eli kanlı kimseye yer yok! Bana oy verirseniz adalete öncelik veren bir hükümet olana kadar durmadan çalışacağım!” Binlerce ses adalet ve onur için bir araya gelip meşakkatli bir kampanya için bana güç verebilirdi. Konuşmadan hemen sonra Suriye TV’de planlarımı tekrar edebileceğim en çok izlenen tartışma programlarından birine katılırdım. Suriyeliler destek mesajları göndermek için çağrıda bulunurdu. Eve dönüş yolunda, kampanya ekibim televizyondaki reytingler ve tepkiler hakkında bana bilgi verebilirdi ve ertesi gün için Darayya ve Duma’daki toplantıları planlayabilirlerdi.
Bugün, kötü üne sahip Sednaya Hapishanesi’nde Suriye rejimi tarafından tutuklanmanın ve işkence görmenin dehşetini yaşadıktan sonra yerimden edilerek kaçtığım Türkiye’de bunu yazarken anlattığım senaryo, hayal gibi görünüyor. Suriyelilerin ve Suriye’nin dışında olup duruma aşina olanların çoğu için, kelimenin tam manasıyla, şu an böyle bir şey hayal edilemez bile. Fakat, sayıları 13 milyondan fazla olan yerinden edilmiş Suriyeliye seçimler için aday olma ve özgürce oy kullanma hakkı tanınması, özgür ve adil seçimlerin gerçekleşmesi için tam da gereken şeydir.
Suriye’deki seçimlerin siyasi süreçte konuyla alakalı olan bir tartışma konusu olabilmesi için yerinden edilmiş Suriyelilerin açılış paragrafımda anlattığım şekilde aday olmalarına izin verilmesi gerekiyor. Tabii ki de bu seçimleri özgür ve adil kılabilecek tek unsur bu değildir. Yetişkin vatandaşlara genel ve eşit oy hakkı verilmeli; vatandaşların siyasi veya kamu görevine girme hakkına saygı gösterilmeli; özgürce parti veya örgütlenme kurma ve seçimlerde eşit bir şekilde mücadele etme hakkına saygı duyulmalıdır. Adil ve özgür bir kampanya atmosferi oluşturmak için, partilerin ya da adayların özgürce görüşlerini veya niteliklerini sunmalarına, vatandaşların bu görüşleri öğrenip tartışmalarına, oy verenlerin cezalandırılma korkusu olmadan oy verebilmesine, siyasi katılımcılara ayrım yapılmadan, medyaya engelsiz erişim hakkına idari eylem, şiddet ve tehditlerle engel olunmamalıdır. Bunlar, yalnızca bugün seçimlerin tartışılmasının bile hayal olduğu asgari koşullardır.
Bunun başlıca sebebi, tabii ki de Suriye rejiminin son on yıldır yaptığı gibi doğası gereği, Suriyelileri acımasız bir şekilde bastırmaya devam etmesidir. Tüm Suriyeliler için şu an güvenli bir ortam pek mümkün görünmüyorken, seçimlerden bahsetmek yalnızca zaman kaybı değil, ayrıca tehlikelidir de.
SACD ve diğer Suriyeli ve uluslararası kuruluşlar rejimin elindeki bölgelerde yaşayan Suriyelilere karşı devam eden şiddeti ve baskıyı düzenli olarak belgeledi. Şiddet ve baskı çatışmadan önce başladı, çatışma sırasında arttı ve şu anda “uzlaşma” bölgeleri de dahil hala devam ediyor. Dera’dan Doğu Guta’ya, Deyrizor’dan Humus’a kadar her yerde rejim karşıtı duygulara sahip olduğundan şüphelenilen kişilere uygulanan keyfi tutuklamalar, gözaltında kaybolmalar, taciz, gasp, dayak ve işkenceler devam etmekte, rejim karşıtı olarak görülen bölgelere yapılan saldırılar ve askeri kuşatmalar sürmektedir. İnsanlar eleştirel bir Facebook durumu yayınladıklarında veya mülklerini geri almaya çalıştıklarında birden ortadan kayboluyorlar.
Rejimin elindeki bölgelerde yaşayan Suriyelilerin çoğu güvende hissetmiyor. Şubat 2021 yayınlanacak rapor kapsamında 2020 yazında rejimin elindeki bölgelerdeki 533 kişiyle yapılan bir ankette, yurt dışından rejimin elindeki bölgelere dönenlerin yaklaşık yüzde 67’si ve çatışmanın başlangıcından beri rejimin elindeki bölgelerde kalanların yüzde 51’i kendilerini güvende hissetmediklerini belittiler.
Rejimin elindeki bölgelerde kendilerini güvende hissetmediklerini bildirenlerin yaklaşık yüzde 65’i, bu durumu rejimin güvenlik politikalarına ve güvenlik güçlerinini baskıcı tutumuna bağladılar. Anket ayrıca, şaşırtıcı bir biçimde, katılımcıların yüzde 40’ının ya da yakınlarının Mart ve Temmuz 2020 arasında tutuklandığını gözler önüne serdi. Bu tutuklamaların yüzde 19’u teorik olarak rejimin af yasalarının kapsamına giren Suriyelileri etkiledi ve tüm tutukluların yüzde 26’sı “uzlaşma” anlaşmasını imzalayanlardı.
Suriyeli tutuklular genellikle göz ardı ediliyor, dahası hakları ve özgürlükleri son 10 senedir her gün düzenli olarak ihlal ediliyor. En az 130.000 Suriyeli şu anda rejime karşı geldikleri için gözaltında tutuluyor ve daha niceleri zorla ortadan kayboluyor. Anketimizin açıkça gösterdiği gibi yerinden edilmiş Suriyelilerin büyük bir çoğunluğunun sürece derinden bir güvensizlik duymasına sebep olan en önemli hak ihlalleri ele alınmadan ve tutuklular ile yerinden edilmiş kişilerin durumuna değinilmeden seçim yapılması durumunda, Suriyeliler bundan sonraki hiçbir seçimin yasal olmayacağını düşüneceklerdir.
Bu sayılar, adil ve özgür seçimlere büyük bir engel teşkil eden kötü güvenlik koşullarını görmemizi sağlıyor. Suriye’de rejimin kontrolü altında yaşayanlar, hayatlarının her alanı Esad’ın Baas Partisi’nin kontrolündeyken muhalif adaylara oy vermeyi bırakın, şu anki koşullar altında özgürce oy vermeyi bile hayal edemezler.
SACD’ın yakın zamanda Suriye’ye geri dönüş için asgari koşullarla ilgili yayınladığı bir raporda ülke genelinde ve yurt dışında yerinden edilmiş 1.100 Suriyelinin yüzde 73’ü güvenli ve onurlu bir geri dönüş umudunun en önemli koşulunun, mevcut rejimin güvenlik aygıtına reform yapılması olduğu belirtiliyor. Bu aygıt, Suriyeli insanlara karşı yapılan suistimalin ve işlenen suçların çoğunda doğrudan sorumludur. Rejimin güvenlik aygıtını yeniden yapılandırıp düzenlemeden, Suriye’de ya da yerinden edilme yerlerinde özgür ve adil seçimlerin yapılabileceğine inanmak gülünçtür. Mevcut güvenlik aygıtı değiştirilmeden Esad’ın elinde tuttuğu bölgelerde muhalefet yanlısı ya da rejim karşıtı bir aday için kampanya yürütmek, ölüm cezasına neden olabilir.
Yerinden edilmiş Suriyeliler arasında yapılan anketler ve kamuoyu yoklamaları ile yerinden edilmiş topluluklarla doğrudan görüşmeleler, Suriyelilerin Beşar Esad’ın veya Suriye’de savaş suçları ya da insanlığa karşı suçlar işlemiş herhangi bir rejim figürünün katılımına izin veren cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin olumsuz görüşleri doğrulamaktadır. Bu tür kişilerin katılımı, seçimlerin ve onu destekleyen partilerin güvenilirliğini tehlikeye atacaktır.
Sürece güven duyulması için, seçimlerin uluslararası garantörleri ve denetçileri, yerinden edilmiş Suriyelilere güvenlik ve siyasi koşullarda gerçekten önemli değişiklikler olduğunu göstermeliler. Genel güvenlik durumu ve bilhassa seçimler için güçlü uluslararası garantiler ve denetimler sunmalıdırlar.
Suriyeliler, güvenli bir ortam sağlanmadan uluslararası toplumun -BM veya diğer uluslararası aktörler- seçime zorlamalarını, rejimin mevcut başkanını meşrulaştırma hamlesi olarak görmekteler.
Geçici önlemler, Suriye’de adil ve özgür seçimlerin önündeki pratik ve yasal engellere çözüm olamaz. Özgür ve adil seçimlerin önündeki engelleri aşmak için uluslararası destek ve Suriyelilerin meşru olarak algıladığı kapsamlı bir çerçeve gerekiyor. Böyle bir çerçeve ancak, yerinden edilmiş kişiler de dahil olmak üzere tüm Suriyeliler için güvenli bir ortamı garanti eden kapsamlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözümün parçası olarak uygulanabilir.
Sednaya Hapishanesi’nde bulunan eski bir tutuklu olan Mounir Al Fakir, Sednaya Hapishanesi Tutukluları ve Kayıpları Derneği’nin kurucu ortağıdır. Ayrıca, Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği’nde koordinatörlük yapmakta ve Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde birim sorumlusu olarak görev almaktadır.
Kapak fotoğrafı: Bir Suriye polisi 13 Nisan 2016 Çarşamba, Suriye, Şam’da yapılan parlamento seçimleri sırasında bir sandık merkezinde oy kullanıyor.(AP Photo/Hassan Ammar).