İstanbul, 28 Ocak 2022 – SACD, Suriye rejiminin “askeri sığınmacılar” için çıkardığı son af kararını, yerinden edilmiş Suriyelileri, özellikle de genç erkekleri güvenli olmayan ve zorla kaybetme, keyfi tutuklama, işkence ve ölümle karşı karşıya kalacakları Suriye’ye dönmeleri için düzenlenmiş tehlikeli bir girişim olarak değerlendiriyor. On binlerce tutukluyu geçerli bir sebep olmaksızın hapsetmeye devam eden, acımasızca kendi halkını öldüren, işkence yapan, hapse atan, aç bırakan ve yerinden eden rejimin af çıkarmaya hiçbir meşru yetkisi yoktur ve af dilemesi gerekenler rejim mensuplarının kendileridir.

Nüfusunun yarısını yerinden eden ve meşruiyetini yitirmiş bir rejimin ne af kararı çıkarmaya ne de Suriyelilere geri dönme çağrısı yapmaya hakkı yoktur. Güvenli, onurlu ve gönüllü bir geri dönüş, sadece geçerli ve güçlü bir uluslararası mevcudiyet tarafından garanti edilen kapsamlı bir siyasi çözümle mümkündür.

SACD, Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından sürekli belgelendiği üzere, geri dönen her Suriyelinin tutuklanma ihtimali olduğundan özellikle de ordudan kaçıp tekrar geri dönmeyi düşünebilecek kişilerin hayatları konusunda ciddi bir endişe mevcuttur. Avrupa Adalet Divanı’nın açıkça belirttiği kararını hatırlatmak isteriz: “Suriye’deki iç savaş bağlamında askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddetmek, mülteci olarak tanınma hakkı doğuracak bir sebep olarak kabul edilmektedir.”

Suriye rejimi geçtiğimiz yıllarda verdiği sözleri ve yaptığı anlaşmaları sürekli olarak ihlal ederek ne kadar güvenilmez olduğunu defalarca kanıtladı. Rejimin keyfi olarak tutuklamak, halka şiddet uygulamak ve şehri kuşatmakla kalmayıp; aynı zamanda bölge halkının sürekli olarak Suriye’nin kuzeyine doğru zorla yerinden edilmesine neden olan ve Dera’da yapılan uzlaşma anlaşması da bu durumun en bariz örneklerinden biridir. Öyle ki rejim, uzlaşma anlaşmasına tabi olan genç erkeklerin izini sürerek onlara suikastler düzenlemişti.

Suriye rejimi Mart 2011’deki halk ayaklanmasından bu yana, etkisiz ve güvenilmeyen 18 af kararı çıkardı. SACD tarafından yapılan bir araştırma, rejimin bu kararnameleri yurt içinde ve yurt dışında imajını düzeltmesi gerektiğinde çıkardığını, siyasi mahkumları ve düşünce mahkumlarını af dışında bıraktığını ve en önemlisi bunları büyük ölçüde haraç ve yolsuzlukla uyguladığını ortaya koydu.

Esad kontrolündeki bölgelerde yaşayan 533 kişinin yer aldığı araştırma, katılımcıların %64’ünün af kararnamelerini yararsız bulduğunu, %79’unun ise gözaltındaki akrabalarının af kararnamelerinden yararlanmadığını ortaya çıkardı.

Suriye’de yargılanmadan tutuklanan, yeraltı zindanlarında zorla kaybedilen ve işkence edilerek öldürülen onbinlerce tutuklu varken suça bulanmış rejim tarafından çıkarılan herhangi bir af kararı, rejimin imajını düzeltme ve propagandasına hizmet etme amacıyla yaptığı kağıt üzerindeki faydasız girişimlerden başka bir şey değildir.

Suriye rejimi bunu yapmak yerine, tüm kasıtlı ve siyasi mahkumları serbest bırakmalı, zorla kaybedilenlerin akıbetini açıklamalı, terörle mücadele yasalarını iptal etmeli ve hapishanelerin ve gözaltıların uluslararası kuruluşlar tarafından takip edilmesine izin vermelidir. Uluslararası toplum, rejimin suçlarını soruşturmak için insani sorumluluğunu yerine getirmeli ve hapishanelerinin uygun şekilde takip edilmesine izin vermesi için rejime baskı yapmalıdır. Koblenz davasındaki son karar, tüm sahte aflardan farklı olarak geri dönenlerin ve özellikle askerden kaçanların rejim hapishanelerinde karşılaşacakları gerçekleri gözler önüne sermektedir.

Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler, hiçbir şekilde rejimin bu tür boş vaatlerine kanmamalıdır. Bu tür af kararnameleri, askeri sığınmacılar bir yana, herhangi bir Suriyelinin geri dönüşü için bile güvenli görünmemektedir. Suriye’de güvenli bir ortam yok; güvenli bir ortamı garanti edecek ve güvenli, onurlu ve gönüllü bir geri dönüş sağlayacak kapsamlı bir siyasi çözüm olmadan Suriyelileri geri dönmeye zorlama girişimleri, geri göndermeme ilkesini doğrudan ihlal etmekte ve Suriyelilerin hayatlarını büyük bir riske atmaktadır.