Gazeteci ve geçiş dönemi adalet konusunda uzman olan Refik Hodzic, politikalarının yerinden edilmiş Suriyeliler üzerinde büyük etkisi olan ülkelerdeki mevcut ve eski yetkililer ve uzmanlarla röportaj serisi yaparak, bu ülkelerin bazı temel politikalarını, kararlarını ve planlarını aydınlatmaya çalışacak. Bu seri doğal olarak, en çok sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan, Suriye ile 900 kilometreden fazla sınırı olan ve Suriye ihtilafının en önemli aktörlerinden biri olduğu için Türkiye ile başladı.

Bu görüşmelerin ilkinde AK Parti Genel Başkan Vekili ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Danışmanı Sosyolog ve Aktivist Yasin Aktay, Suriyeli sığınmacıların mevcut durumu, onların güvenli ve onurlu bir şekilde Suriye’ye dönüşleri, Türkiye’deki Suriyelilerin entegrasyonu, sığınmacı meselesinde Türkiye-AB ilişkileri ve Türkiye’nin Suriye’deki krizin çözüm planlarında yer aldığı pozisyonu anlattı.

Yasin Aktay görüşmede şu sözlere yer verdi: “Suriye’de olan her şey doğrudan Türkiye’yi etkilemektedir. Ne olup bittiğiyle ilgilenmediğimizi ya da onların kendi iç sorunları olduğunu söyleme lüksümüz yok ve olup bitenleri görmemezlikten gelemeyiz. Dolayısıyla Türkiye, sorunun bir parçası olma niyeti olmaksızın doğrudan olaya müdahildir, bu yüzden Suriye sorunu Türkiye’nin de sorunudur ve hiç kimse Türkiye’nin Suriye’de olup bitenlerle ilişkisini sorgulayamaz. Suriye’nin iç sorunu artık Türkiye’nin iç sorunudur. Bu işin hakikati.”

Aktay, Suriyelilerin Türk toplumuna entegrasyonunun arttığını düşündüğünü söylüyor. “Suriyeli insanlar artık Türkiye’nin bir parçası. Bir gün ülkelerine geri döneceklerini söyleyemeyiz. Gitseler bile muhtemel sürekli gelip gideceklerdir. Birçoğu Türk vatandaşıyla evli ve bazıları da Türk vatandaşlığı aldı. Bazılara da buraya yerleşti ve kendi işlerini kurdular. Suriye’deki çatışma bitse bile geri dönüş kısa sürede gerçekleşemez. Türk toplumunun bazen Suriyelilerin ülkedeki işlevleri konusunda endişeleri olabiliyor. Ama benim bu konuda bir endişem yok. Onların toplumdaki rolleri ve işlevleri hakkında düşüncelerim oldukça net. Türkiye’nin üretiminde, olumlu bir role sahipler. Elbette şunu bilmeliyiz ki bu insanların entegrasyonu çok zor değil, özellikle Türkiye’nin güneydoğu bölgesine gittiğinizde oradaki nüfusun bütünleştiğini görebilirsiniz. Mesela benim memleketim Siirt’te Kürtler, Araplar ve Türkler, çok kültürlü bir toplumda bir arada yaşıyorlar. Bu insanların sınırın diğer tarafında da akrabaları var ve kültürleri birbirinden o kadar da farklı değil. Öte yandan, Suriyeliler çok çalışkanlar ve çok zeki ve akıllı insanlar. Özellikle çocukları eğitim çalışmalarında oldukça başarılar ve Türkiye’nin kalkınmasında çok olumlu bir rol alacaklar.”

Mülteci krizi ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki operasyonu konusunda AB ile ilişkileri sorulduğunda, Aktay AB yaklaşımını eleştirdi: “Suriye sorunu sadece Türkiye’nin sorunu değil, Avrupa’nın da sorunudur. Tüm mültecilerin nihai hedefi, Avrupa’ya gitmektir, fakat Türkiye onlara hala ev sahipliği yapıyor. AB, Türkiye’deki mültecilerle ilgili tüm sorumluluklarını yerine getirmiyor ve yalnız bırakılan Türkiye’nin yüküne ortak olmuyorlar. Türkiye ile Avrupa arasındaki bu anlaşma Avrupa’nın yararına, Türkiye’nin değil. Bu yük paylaşılmalı ancak AB bunu yapmıyor.

Türkiye, Avrupalılara Suriye’de barışın sağlanması için birlik olma ve rejime karşı ortak tavır alma çağrısında bulundu. Türkiye’nin Suriye’de yapmaya çalıştığı şey tüm mültecileri kendi sınırına almamak için bir serbest bölge inşa etmekti. Ama destek görmediğimiz gibi Avrupa ülkelerinden bunlara karşılık saygı bile görmüyoruz. Hatta PKK’nın, YPG’nin, DAEŞ’in Türkiye’ye yönelik saldırıları oldu. Fakat bu saldırılara karşı bir dayanışma görmedik. Ama Türkiye bunları önleyici tedbirler almaya çalıştığında, Avrupa ülkelerinin Türkiye’yi eleştirdiğini ve Suriye topraklarını işgal etmekle suçladığını gördük. Türkiye’nin tek istediği bir serbest bölge ve mültecilerin Türkiye’ye ve Avrupa’ya girişini engellemekti. Türkiye AB’yi korusun diye Türkiye’den tampon bölge ya da mültecilerin Türkiye’de bekletileceği veya yerleşeceği bir bölge olmasını istiyorlar ama bunun için Avrupa tarafından destek görmüyoruz.”

Samimi geçen sohbette Aktay, diğer soruları da içten bir şekilde yanıtladı.

Suriye’de siyasi çözüm öngörüsü hakkında şunları belirtti:

Suriye halkını cesaretlendirecek veya Suriyelilerin evlerine dönmesi için güvenli ortam koşulları yaratacak tüm çözümler, Türkiye tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Ama ne yazık ki bombalanan masum insanları Esad rejimine güvenmeye ikna etmek çok zor. Esad rejimi devam ettiği ve Esad ülkeyi yönettiği sürece, özellikle de insanları ülkeyi terk etmeye mecbur bırakan koşullar değişmedikçe halkın ona güvenip geri döneceğini düşünmüyorum. Bir gün tekrar bombalanmayacaklarının, işkenceye uğramayacaklarının, onurlarının çok acımasızca çiğnenmeyeceğinin garantisi nedir? Esad rejimi, hapishanelerdeki işkenceleriyle nam salmış durumda ve tüm bunlar için insan hakları mahkemelerinde yargılanması gerekiyor. Rusya’nın tüm insanları ikna edecek bir formülü varsa, buyursun uygulasın. Bütün bu insanları ikna edebileceklerini sanmıyorum. Resmiyette herkes evine dönebilir diyorlar. Ama durum değişmedikçe halkı ikna etmek çok zor. Bu hassas durum, güvenli, ikna edici, geri dönülebilir bir ortam yaratacak gibi değil.

Suriyeli mültecilerin Türkiye’den güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönme olasılığı konusunda ise şu sözlere yer verdi:

Rejimin varlığı sürdükçe güvenli bir ortam yaratılmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. İnsanlar risk alıp Esad’ın elindeki bölgelere dönmek yerine, ev sahibi ülkelerde daha iyi yaşam koşulları buldukları için geri dönmemeyi tercih edeceklerdir.

Türkiye geri dönmeleri için çok cazip koşullar ve ortamlar yaratmaya çalışıyor Ama şu an bu koşullar onlara cazip gelmiyor, yine de Türkiye insanları geri dönmeye zorlamayacak ve geri dönmelerine engel de olmayacaktır. Hatta onları geri dönmeye zorlamamak uluslararası hukukun bir parçasıdır.

İdlib Konusu:

Aslında şu an ne yapıyorsak bu çok geçici bir çözüm çünkü İdlib, Esad’ın bombalamalarından tüm insanların sığınağı haline geldi. O bölgede yaşananlar, Suriye’de rejim yüzünden yaşanan tüm yanlışların ve kötü şeylerin bir göstergesidir. Diğer bölgelerde, PKK/YPG’den, hatta IŞİD’den, Amerikan saldırılarından veya İran’ın Şii milislerinden kaçanlar var. Bütün bu insanlar İdlib’e sığındı ve insanların sayısı beş yüz binden, üç-dört milyona ulaştı.

Türk operasyon bölgelerinde yaşayan altı milyon kişiye ek olarak, dört milyon Suriyeli Türkiye’de yaşıyor. Yani on milyon Suriyeli Türk hükümetinin sorumluluğu altında bulunuyor, Türkiye’den yardım ve destek alıyor ve Türkiye onların geçimlerini ve sosyal hizmetlerini karşılıyor. Suriye hakkında kimin söz söyleme hakkına sahip olduğunu düşünülürken tüm bunlar göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu konudaki en önemli role ve söz hakkına sahip olan Türkiye’dir. Türkiye’nin önceliği bir yeri işgal etmek ya da yönetmek değildir. Türkiye’nin önceliği, Suriye’deki sivil halkların hayatlarını kurtarmak ve onlara temel insani haklarını sağlamaktır. İdlib’deki mevcut durum geçicidir. Suriye’nin kendi halkı tarafından yeni bir Suriye’nin inşa edilmesine yardımcı olacak, Suriye’yi Suriyelilere bırakacak ve başka hiçbir tarafın Suriye’yi işgal etmesine izin vermeyecek yeni ve sürekli bir siyasi çözüm geliştirmeyi umuyor ve bunun için çalışıyoruz. Bu kadar küçük bir alanda çok sayıda insanın yaşaması normal değil, bu yüzden birçok insan Türkiye’ye gelmek için uğraşıyor çünkü burası onlar için daha iyi.

Diğer soruların da yer aldığı, Yasin Aktay ile yapılan röportajın tamamını buradan izleyebilirsiniz: