SACD´ın öncülüğünü ettiği Cenevre Konferansı, yerinden edilmiş Suriyelilerin haklarını savunmada yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor

Yönetici Özeti - SACD’ın öncülüğünü ettiği Cenevre Konferansı, yerinden edilmiş Suriyelilerin haklarını savunmada yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor

Dönemin ilk adımı olarak, yerinden edilmiş Suriyeliler tarafından düzenlenen üst düzey uluslararası Cenevre Konferansı’nda, siyasi süreçteki tehlikeli kriz ele alınarak yaklaşık 13 milyon mülteci ve ülkeleri içinde yerinden edilmiş kişinin geri dönmesi için gerekli olan güvenli ortamın oluşturulmasına yönelik siyasi bir çerçeve ve bir yol haritası önerildi. 

Konferans; Türkiye, Lübnan, Almanya, Fransa, Avusturya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Suriye içinde bulunan yerinden edilmiş toplulukların önde gelen Suriyeli aktörleri ve uluslararası uzmanlarını, siyasi sürecin durgunluğunu ve ileride neler olabileceğini tartışmak üzere bir araya getirdi.  

Görüşmelerde, Suriye Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği (SACD) tarafından kaleme alınan, “Suriye’de Güvenli Bir Ortam İçin Yol Haritası” başlıklı makale temel alındı. Makale, yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşlerinin öncesinde, geri dönüş sürecinde ve sonrasında yapılması gerekenlere dair yerinden edilmiş Suriyeliler ve uzmanlarla 3 yıl boyunca yapılan görüşmeleri derlemektedir. 

Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği, European Institute of Peace ve Free Syrian Lawyers Association (Avrupa Barış Enstitüsü ve Suriyeli Özgür Avukatlar Derneği) tarafından ortaklaşa düzenlenen Cenevre Konferansı’nda, dönüşten önce Suriye’de “güvenli bir ortam” oluşturulması ihtiyacına dair güçlü ve ortak bir mesaj yayınlandı ve bunlar iki gün boyunca ayrıntılarıyla tartışıldı. Konferans, Suriye’deki siyasi belirsizlik sürerken, büyük Suriyeli nüfuslara ev sahipliği yapan farklı ülkelerdeki siyasilerin, Suriyelileri, emniyeti sağlanmamış topraklarına zorla geri gönderme politikasına yönelik siyasi niyetlerini beyan ettikleri ve bazı durumlarda aktif olarak bu politikayı izlemeye başladıkları bir dönemde gerçekleşti.  

SACD, 2254 sayılı BMMYK kararı ve uluslararası kanuna dayanarak, Suriyelilerin vatanlarına geri dönmelerinde güvenli ortamın sağlanmasının ön şart olduğunu ve uygulama süreçlerinde Suriyelilerin bizzat rol alması, onlara danışılması ve gerçek bir “güvenli ortamın” sağlandığına dair nihai kararın alıcıları olmaları gerektiğini savunmaktadır. SACD, 2 yılı aşkın bir süre boyunca Suriye sınırları içinde ve dışındaki Suriyelilerin kendileri ve aileleri için “güvenli ortam” anlayışlarının ne olduğu konusunda araştırmalar yapmıştır. SACD sonrasında, Suriyeliler ve uluslararası bilirkişilerin cevaplarını somut politik bir dil halinde derleyerek konferansın ana konusunu oluşturan SACD’ın durum raporunu sunmuştur. 

Konferans, güvenli dönüş meselesinin farklı yönlerini araştıran beş panel etrafında toplanmıştır. İlk iki panel, özellikle Suriyelilerin dönüşünden önce güvenli bir ortamın sağlanmasının neden ve ne derece önemli olduğuna odaklanmıştır. Oturumlarda, güvenli ortamın Suriye’deki siyasi sürecin zirvesine çıkarılmasının önemi ve bunun sağlanabilmesi için olası yollar konularına ek olarak güvenli, gönüllü ve onurlu bir geri dönüşün mümkün olabilmesi için atılması gereken somut adımlar ve alınması gereken önlemler ile güvenli ortam sağlanmadan geri dönüşün gerçekleştirilmesinin doğuracağı sonuçlar birçok açıdan ele alındı. 

Çok sayıda konuşmacı, kendi ekonomik güçlükleri ve siyasi çalkantılarıyla karşı karşıya olan komşu ülkelerin mülteci sorununu nasıl politikleştirdiğine dikkat çekti. Suriyelilerin bu ülkelerde ne kadar kötü ekonomik koşullarla karşı karşıya olduklarını ve dolaylı olarak (bazen de açıkça) geri dönmeleri için baskı altına almak üzere tasarlanmış ırkçılığa ve siyasi/yasal zorluklara giderek daha fazla maruz kaldıklarını açıkladılar. Ancak buna rağmen Suriyeliler, kendilerini bekleyen durumun ne kadar tehlikeli olduğunun bir işareti olarak geri dönüşü reddetmeye devam ediyor.  

Panelistler ayrıca, mülteci kamplarındaki Suriyelilere sağlanan fonların giderek azaldığını, bunun da ev sahibi ülkelerdeki gerilimi daha da yükselttiğini ve mültecilerin geri dönmesi için baskıyı artırdığını belirtti. Panelistler, Esad ve Rusya’nın, dönüş sürecini siyasileştirerek rejime meşrutiyet kazandırmayı ve uluslararası yardımı bölgeden çekmeyi amaçladıklarını fakat pratikte Esad’ın geri dönüşün gerçekleşmesini istemediğini ve bu konuda reformları gerçekleştirmekte herhangi bir çaba harcamadığını da ele aldılar. 

İlk iki panelin yanı sıra dördüncü panelde de güvenli bir ortam hedefine ulaşma amacıyla uygulanabilecek mevcut siyasi yöntemler tartışıldı. Birkaç konuşmacı, güvenli, gönüllü, onurlu ve sürdürülebilir bir geri dönüşün mümkün olabilmesi için uluslararası paydaşlar tarafından desteklenen ve takip edilen nihai bir siyasi anlaşmaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Panelistler, Orta Doğu dışındaki ulusların büyük ölçüde başka önceliklere yöneldiğini ve böyle bir çözümü müzakere etmeye yönelik uluslararası ilginin artması gerektiğini kaydetti. Suriye’yi görmezden gelmenin komşu ülkelerde tehlikeli bir duruma yol açacağı ve bunun da Avrupa’da ve dünya çapında dalgalanma etkileri yaratacağının kaçınılmaz olacağı konusunda fikir birliği vardı.  

Odak noktalarından biri, Suriye’de sağlanacak güvenli ortamın dünyadaki bütün devletlerin çıkarına olacağı ve daha istikrarlı bir bölge ve dolayısıyla daha istikrarlı ve müreffeh bir dünya ile sonuçlanacağının anlaşılmasının önemiydi. Diğer yandan, doğru reformlar yapılmadan ve güvence sağlanmadan alınacak bir geri dönüş kararı, daha fazla mülteci, göçmen ve uzun vadede daha fazla dengesizliğe yol açacaktır. Bu nedenle, anlaşmalar yalnızca üstünkörü veya yüzeysel değil, çatışmanın altında yatan nedenlere, özellikle de Suriye rejiminin suçlarına yönelik proaktif ve kapsamlı bir çabanın sonucunda yapılmalıdır. 

Üçüncü ve beşinci paneller siyasi anlaşmaya varılabilmesi için yapılması gereken reformların ana konularına sırasıyla odaklanmaktaydı: keyfi gözaltı tehdidi ve adalet ihtiyacı. Oturumlarda, Suriye rejimi tarafından hukuka aykırı ve yasa dışı zulüm gören ve hedef alınan yüz binlerce Suriyelinin hukuki ve güvenlik durumunu düzenlemek için genel af kapsamında derhal uygulanması gereken yasal düzenleme ve tedbirler tartışıldı. Bu tür bir genel af, tam anlamıyla uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için uygun teminatlar ve takip mekanizmaları gerektirecektir. Suriye rejimi, siyasi ve halkla ilişkiler amaçlarıyla son birkaç yılda bazı sahte aflar çıkardı. Bu nedenle, önerilen affın başarısı, devletlerin siyasi süreci ve tüm Suriyeliler için güvenli bir ortamın uygulanmasını destekleyen ciddi taahhüdünü Suriye halkına işaret eden ilk anlamlı gerçek güven artırıcı önlemler olacaktır.  

Konuşmacılar, güvenli ortam konusundaki siyasi anlaşmanın bir parçası olarak tutukluların durumu ile genel af konusunun hayati önem taşıdığını ve güvenli ve onurlu bir geri dönüş olasılığının kilit bir ön koşulu olduğuna dikkat çekti. Zorla kaybedilen binlerce Suriyeliden hâlâ haber alınamadığını ve geri dönmeye çalışanlar için devam eden gözaltı tehdidini vurguladılar. Belgelerde açıkça görünen fiziksel ve psikolojik işkencelerin tartışıldığı konferansta, Suriye güvenlik güçleri eski fotoğrafçısı Caesar tarafından çekilen ve Esad’ın hapishanelerinde 11000’den fazla Suriyelinin öldürüldüğünü gösteren video da izletildi.  

Son olarak, adaletin önemi ve Suriye ihtilafındaki tüm tarafların suçları ve suçlularıyla hesaplaşmasının gerekliliği tartışıldı. SACD tarafından yürütülen istişarelerde açıkça görüldüğü gibi, çatışma esnasında ortaya çıkan uluslararası insan hakları kanunlarının ihlallerine karşı sorumluluk mekanizması geliştirme süreci, geri dönen topluluklarda suç faillerini ve hakları ihlal edenleri yetkili konumlarından uzaklaştırmak için bir güven artırıcı tedbir olarak ele alınmalıdır. Konferans, Suriye’de güvenli bir ortamın sağlanması bağlamında bunun nasıl yapılabileceği sorusunu tartıştı. 

Herhangi bir geri dönüşün, şu anda tutuklu bulunanların tamamının serbest bırakılmasını ve kayıp olanların akıbetini belirleyecek açık bir mekanizmayı içermesi gerektiği konusunda görüş birliği vardı. Şu anda Suriye dışında kovuşturma için sınırlı yollar olmasına rağmen, panelistler suçlara ilişkin ayrıntılı belgelerin toplanmakta olduğunu ve Suriye’deki sosyal uyumun yeniden sağlanması ve yeniden inşası için gerekli olan nihai kovuşturmalar için oldukça faydalı olacağını belirttiler. 

Konferans, Suriye’de, Suriyelilerin kendileri için onayladıkları güvenli ortamı yaratacak siyasi anlaşmalara ihtiyaç duyulduğunu tekrarlayarak yerinden edilmiş Suriyelilerin, siyasi sürecin mevcut durgunluğunu bozabilecek ve Suriye’nin geleceğine ilişkin önemli tartışmaların bazılarında onları sessiz bırakan temsil boşluğunu doldurabilecek birleşik, güçlü bir sesle seferber edilmesi için sert bir çağrı yaptı. Suriyelilerin yüksek çoğunluğu şimdiki durumda ülkelerine dönmeyi reddetse de çoğu, ileride güvenli ve Suriyeli haklarını savunacak ve kontrolünü sağlayacak uluslararası teminatlara bağlı bir Suriye’ye dönme umudu içerisindedir. SACD’ın Cenevre’deki konferansından çıkan genel izlenim, Suriye tartışmalarında, yerinden edilmiş Suriyelilerin seslerinin merkeze yerleştirildiği ve duyurulduğu yeni bir dönemin başlangıcı olduğu yönündeydi. 

Suriye Amerikan Konseyi’nden Dr. Talal Sunbulli’nin kapanış konuşması
Go to Top