Suriye rejimine karşı ayaklananlar tarafından “Devrim Üniversitesi” olarak bilinen Halep Üniversitesi, Halep vilayetindeki barışçıl hareketin ana merkezlerden biriydi ve tüm Suriye vilayetlerinden öğrencilerin katılımıyla, Suriye’deki öğrenci hareketinin kendi ölçeğinde gerçek bir temsiliydi.

15 Ocak 2013’te Halep sakinleri, Üniversite Mimarlık Fakültesi yakınlarındaki Amara kavşağında füze infilak etmesiyle büyük bir şok yaşadı. Doğu Halep bölgelerinden yerinden edilmiş insanlarla dolu olan üniversite konutlarına bir başka füze isabet etti. Onlarca kişi olay yerinde öldü, yüzlerce öğrenci ve yerinden edilmiş kişi [1]yaralandı.

İlk andan itibaren Suriye rejiminin patlamanın nedenine ilişkin açıklamaları sürekli değişiyordu. Bazı açıklamalar patlamanın muhalif bölgelerden gelen topçu ateşinden kaynaklandığını, bazıları ise hedefi şaşırmış termal füzeler olduğunu iddia ediyordu. Fakat aslında ne olduğunu anlatan görgü tanıkları hemen tutuklandı ve zorla ortadan kaybedildi.

Patlamalar sırasında bölgede bulunan tüm tanıklar, bir jetin Suriye rejiminin kontrolü altındaki sivil bölgeleri doğrudan hedef aldığını doğruladı. Her gün Suriye güçlerinin bombardımanına maruz kalmış olan Halep’in doğu bölgelerinden kaçan üniversite öğrencileri, sınavlarının ilk gününde doğrudan hedef alındı[2].

Öğrencilerin ceset parçaları her yere dağılmıştı. Hayatta kalan öğrenciler, sınıf ve iş arkadaşlarının, biraz önceye kadar ailelerinin umutlarıyken rejim uçakları tarafından katledilen gençlerin ceset parçalarını toplamak zorunda kaldı. Güvende olma umuduyla kaçan yerinden edilmiş insanlar, Suriye rejiminin öldürme araçlarının kolay bir hedefi oldular[3].

Suriye rejiminin sivilleri hedef alması Suriye krizini gözlemleyen kimse için şaşırtıcı olmadı çünkü rejimin sivillere, yerinden edilmiş kişilere ve mültecilere yönelik bu tür menfur saldırılarla dolu bir geçmişi var. Bu tür saldırıların ve suçların yıl dönümlerinde akla sürekli şu soru geliyor: Suriye nüfusunun yarısından fazlasının yerinden edilmesine neden olan bu tür suçları işleyebilecek bir rejim varken, nasıl gönüllü, güvenli ve onurlu bir dönüş nasıl sağlanabilir? Hala evlerine dönenleri tutuklayan, onlara hukuka aykırı ve ahlaksız koşullar dayatmaya devam eden bir rejim varken nasıl güven inşa edilebilir?

15 Ocak 2013’te Halep şehrinde yaşananlar, öğrencilerin ve yerinden edilmiş kişilerin hedef alınması, İdlib’de neredeyse her gün gördüğümüz ve bugüne kadar devam eden bir sürecin parçası. Örneğin zorla yerinden edilme amacıyla öldürme yöntemi, Esad ve müttefiklerinin hala tercih ettiği bir silah. Bugün olduğu gibi yıl dönümleri, zorla yerinden edilenlerin hakları için sağlam uluslararası güvenceler içermeyen tüm siyasi süreçlerin değersiz olduğunu hatırlatmaya yardımcı oluyor.