Dünya ülkelerinin COVID-19 salgınıyla yüzleşmek, vatandaşlarını ve topraklarında yaşayan herkesi kurtarmak için stratejiler geliştirdiği bir zamanda, Suriye rejimi, işlediği zulümlerin sonucu olarak kendisine uygulanan yaptırım ve kısıtlamaların kaldırılması için bu küresel krizi kullanmanın yollarını aramaktadır. Virüsün Suriye’ye ulaştığını kabul etmeyen Beşar Esad ve müttefikleri, salgını rejimi düze çıkarmak ve kazançlarını sağlamlaştırmak için nasıl kullanacağını araştırmakla meşguldü.

22 Mart’ta, Suriye Devleti Sağlık Bakanı Nizar Yazigi, söylentiler sosyal medyada yayılmaya başladıktan haftalar sonra ülkedeki ilk korona virüs vakasını açıkladı. İlk vakanın duyurulmasındaki gecikme, özellikle İran, Irak ve Lübnan gibi rejimin dost ülkelerinden gelen virüsün hızlı bir şekilde yayıldığına dair haberlere rağmen devam etti. İnsan, milis ve mal akışı geçirgen sınırlar boyunca devam ederken rejim bu ülkelerle seyahatlere herhangi bir kısıtlama getirmedi.

Yaptırımların ülkenin COVID-19’a tepki verme kapasitesindeki ana engel olduğuna dair yanlış bir anlatı inşa edildi. Rejimin müttefikleri, bu yaptırımların hiçbir zaman insani veya tıbbi yardıma uygulanmadığını, sadece rejimin kendi halkına karşı işlediği suçlar için kendisine uygulandığını görmezden gelerek, BM forumlarında yaptırımların kaldırılması için ortak bir baskı yaptı.

Suriye rejimine yönelik yaptırımların kapsamı

2020’nin başından itibaren, Suriye hükümeti, Rusya ve Çin’in veto etmesi sayesinde Birleşmiş Milletler tarafından herhangi bir yaptırıma maruz kalmadı. Bu, Suriye rejiminin kurumlarını veya bireylerini hedef alan kapsamlı uluslararası yaptırımlardan muaf olduğu anlamına geliyor.

En önemlisi, Birleşmiş Milletler’in tüm üye devletleri bu yaptırımları uygulamakla yükümlü olduğundan, Birleşmiş Milletler yaptırımları en etkili olanlardır. Bunun nedeni, Avrupa Birliği, ABD veya başka herhangi bir devlet tarafından uygulanan yaptırımların, Birleşmiş Milletler üye devletlerinin geri kalanı için bağlayıcı olmamasıdır.

Avrupa Birliği, Suriye rejimine iki tür yaptırım uygulamaktadır. Suriye rejimiyle ilişkileri ve insan hakları ihlallerinden sorumlu olmaları nedeniyle belirli kişi ve kuruluşları hedef alan yaptırımlar ve Suriye rejimini Suriyelileri öldürmek için kullandığı para finansmanından mahrum bırakmayı amaçlayan ekonomik yaptırımlar.

Öte yandan, Suriye rejimine uygulanan ABD yaptırımları, AB’nin yaptırımlarından daha kapsamlı ve genişletilmiştir. ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları 2004 yılında Suriye’den Hesap Sorma Yasası ile başlatılmış ve ardından Suriye rejiminin Lübnan ve Irak’a müdahalesine ilişkin birçok ekonomik yaptırım ile devam etmiştir. Mart 2011’den sonra uygulanan yaptırımlar, göstericileri bastırmak ve Suriyelileri öldürmek için askeri güç kullanılması nedeniyle önceki yaptırımların bir uzantısıdır.

Dahası, yeni kabul edilen fakat henüz uygulanmayan Caesar Yasası, Suriye rejimi ve onun müttefiklerine karşı en önemli ve etkili yasadır çünkü sadece rejimin temel direklerini değil, aynı zamanda bunlarla ilgili kişi ve kuruluşları da içermektedir.

Bu yaptırımlar sıradan Suriyelileri hedef almaz

Buna rağmen yaptırımları uygulayan ülkeler, yaptırımların rejim üzerindeki etkilerinin Suriyelilere yansımaması için önemli sektörleri dışarıda bırakmıştır. Bu istisnalar, Suriye’ye yardım ulaştırmak, bu ulaşımı kolaylaştırmak, Suriye’de insani yardım yapmak amacıyla ekonomik fonlar ya da kaynaklar sağlamak ve tıbbi tedaviyi, tıbbi ve besleyici materyali, herhangi tarımsal ya da insani ihtiyacı sivil halka sağlamak hususlarında geçerlidir.

ABD yaptırımlarına gelince, ABD Dış işleri Bakanlığı, Suriye’nin de dâhil olduğu bir grup ülke için ilaçların ve tıbbi ekipmanların ithal edilmesine dair Suriye rejiminin yaptırımlara dair iddialarını boşa çıkaran özel bir kılavuz yayınlamıştır.

Daha da önemlisi, Şam’daki ABD Büyükelçiliği, yaptırımların hiçbir şekilde gıda veya tıbbi malzemelerin girişini hedef almadığını doğrulamıştır ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından finanse edilen, rejimin kontrolü altındaki bölgeler dâhil olmak üzere, çeşitli bölgelere yardım sağlamak için çalışan programlar olduğunu vurgulanmıştır. Ayrıca ABD Büyükelçisi James Jeffrey, ABD yaptırımlarının, Suriye’ye giren ilaç ve tıbbi malzeme dâhil insani yardım malzemelerinin teslimatını etkilemediğini, yaptırımların uygulanmasından itibaren, Suriye’nin tüm bölgelerinde insani yardım için muafiyetler sağladıklarını açıkladı.

Benzer şekilde, Avrupa ülkeleri, 29 Nisan’daki BM Güvenlik Konseyi Oturumu sırasında, AB yaptırımlarının COVID-19 ile mücadeleye bir engel olmadığını doğruladı. Estonya Büyükelçisi Sven Jurgenson, BM’de Rusya ve bazı ülkelerin yaptırımlar hakkındaki iddialarına cevaben AB’nin tutumunu şu şekilde özetledi: “AB, ister bireylere, ister kuruluşlara ya da belirli mallara karşı olsun, Suriye’ye yaptırım uygulama konusunda kararlıdır. Bu önlemlerin bir şekilde COVID-19 ile mücadeleye zarar verdiği iddiaları temelsizdir. AB’nin kısıtlayıcı önlemleri, salgına karşı koymak için gerekli olan herhangi bir maddenin Suriye’ye girmesini engellemiyor. İnsani muafiyetler de tüm AB yaptırımlarının merkezinde yer alıyor. ”

Dünya Sağlık Örgütü’nün (veya başka herhangi bir uluslararası veya insani kuruluş), rejimin kontrolü altındaki bölgelerde Suriye rejimine yönelik yaptırımlardan kaynaklanan herhangi bir engel tespit etmemesi bunun göstergesidir. Aksine, OCHA(Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi), 17 Nisan 2020 tarihli 6 numaralı İnsani Yardım Raporunda, 12 Şubat 2020’den bu yana Suriye Sağlık Bakanlığı’na 4000 korona virüs testi ve virüsle mücadelede kullanılan materyalin sağladığından bahsediyor.

Bununla birlikte, Sınır Tanımayan Doktorlar öncülüğündeki birçok kuruluş, rejim izin vermediği için, hala sivillere yardım edememekten, onlara tıbbi hizmet ve materyal sağlayamamaktan ve pandemi ile mücadele edememekten yakınmaktadır. Bunun yaptırımlarla hiçbir ilgili yoktur.

COVID-19 ile mücadele de “Esad Modeli”

Suriye rejimi, Suriyelileri hastalığın yayılması konusunda uyaran herkesi hedef aldı. Rejim kontrolündeki bölgelerde hastalığın yayıldığını anlatan doktorlar, medya ve kamuoyunda tanınan kişiler tehdit edildi ve gözaltına alındı. Hastalıkla ilgili haberlerin yayılmasını önlemek için evde kullanılan internet paketleri sınırlandırıldı ve internet kafeler kapatıldı.

Sağlık sisteminin tıbbi kurumlarının neredeyse tamamı hala rejim ordusunun ve cephelerde savaşan güçlerin hizmetindedir. Ordu, güvenlik kuvvetleri ve müttefik kuvvetlerin yaralılarına diğer tıbbi durumlar karşısında öncelik verilir.

Rejim, vatandaşların hayatını tamamen göz ardı edip COVID-19 krizi de dâhil olmak üzere ülkeyi kasıp kavuran bir acil durumda açıkça rejimin siyasi ve askeri ilişkilerini tercih etmektedir.

Suriye rejimi, söylemini Suriye’deki ekonomik ve tıbbi koşulların kötüleşmesinin yaptırımlardan kaynaklandığını iddia ederek salgını kendisine yönelik yaptırımları kaldırmak için kullanıyor.

Yaptırımların uygulanmasına neden olan koşulların sürmesi

Yaptırımlar, Suriye rejiminin ve müttefiklerinin hareket alanını kısıtlayan ve uluslararası topluluktan uzak kalmalarını sağlayan az sayıda baskı aracından biridir. Yaptırımlar kendi başlarına Suriye’de var olan totaliter rejimde bir değişikliğe yol açmayacak, ancak uzun vadede Suriye rejiminin ve müttefiklerinin zalimliğini göstermede önemli bir rol oynayacaktır.

Üstelik yaptırımlar, siyasi bir çözüm olarak rejimin yapısında ve eylemlerinde büyük tavizler vermesine sebep olarak önemli bir baskı aracı haline gelmiştir. Bu yaptırımlar, rejimin Suriyelilere yönelik baskısı nedeniyle uygulanmıştır ve bunların kaldırılması için rejimin hareketlerinde temel değişiklikler yapması gerekmektedir.

Rejime, Suriye halkına yönelik gaddarlığı ve baskısı nedeniyle uygulanan uluslararası yaptırımların, COVID19 salgınına verilen tepkiyi engellemeye yönelik olmadığı açıktır. Aksine, yaptırımları uygulayan ülkeler Suriye halkına en büyük insani ve tıbbi yardım bağışçıları olmaya devam etmektedir. Rejim ve müttefikleri, rejimin savaş kapasitesini denemek ve artırmak ve yıkılmak üzere olan yozlaşmış sistemini sürdürmek için salgını kullanmaktadır. Esad iktidarında yaşayan Suriyelilere ve uluslararası kamuoyuna iletilmesi gereken gerçek budur.

Suriye rejimi, niteliğinde ve eylemlerinde köklü değişiklikler yapmadan, uluslararası sahneye geri dönemez. Göç etmek zorunda kalanların hakları görmezden gelindiği sürece; güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüş için asgari şartlar sağlanmadığı sürece yaptırımlar kalkmayacaktır. Başka bir senaryo, Beşar Esad’ın rejiminin ve müttefiklerinin Suriye ve bölge için etkileri süren ve geri dönülemez şekilde yıkıcı sonuçları olan eylemlerinin ve korkunç suçlarının yanına kalmasını kabul etmek demektir.