Danimarka Göçmenlik Bürosu Ekim raporunda, “2020’de Şam ve Şam kırsalında bulunan illerdeki güvenlik olayları sayısının, bir önceki yıla göre önemli ölçüde azaldığı” şeklinde bir değerlendirme bulunuyor.
Bu değerlendirme, geri dönen herkesin yaşam tehdidiyle karşı karşıya kalma olasılığı oldukça yüksek olduğu için insanları yanıltarak tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bununla birlikte, Danimarka Göçmenlik Bürosu’nun raporunda bile bu değerlendirmenin aksine, kontrol noktalarında tutuklanan kişilerin profillerini ele alan bölümlerde durumun böyle olmadığı görülüyor:
“Şam ve Şam kırsalındaki kontrol noktalarında tutuklananlar, ağırlıklı olarak arananlar listesindeki kişiler oluyor. Fakat arananlar listesinde olmayan kişiler de kontrol noktalarında taciz edilme, sorgulanma veya tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. Buna önde gelen silahlı veya siyasi aktivistlerin akrabaları ve aktivist olduğundan şüphelenilen kişiler de dahil. Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Ocak ve Eylül 2020 tarihleri arasında Şam ve kırsalında gerçekleşen toplam 327 tutuklama vakası belgeledi. SNHR’ye göre dış dünyayla iletişim kurması engellenen 250 tutuklu zorla kaybedildi.”
Danimarka Göçmenlik Dairesi’nin raporunda SNHR bilgilerinin doğrulanamadığı söyleniyor, ancak Suriye Araştırma Komisyonu’ndan (SCoI) bazı sayılara atıfta bulunuluyor. Ama SCoI’nin bu yıl 15 Eylül’de yayınlanan raporundaki en önemli değerlendirme aktarılmıyor: “Şam, Rif Şam, Süveyda ve Dera civarında keyfi gözaltı, zorla kaybetme ve işkence vakaları hala yaygın.” [1]
Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği, eğer niyetlerinde samimiyseler ve mültecileri kaçtıkları tehditlerden korumayı taahhüt ediyorlarsa, bu tür bilgileri doğrulamalarının ne kadar kolay olduğunu göstermek istedi.
Sayın F.K., Lübnan’dan Suriye’ye döndüklerinde kaybolan çok sayıda ailelerden birinin üyesiydi. Eşi M. Q., Suriye’nin başkenti Şam’da rejim güçleri tarafından tutuklandı.
“2013 yılında Suriye rejim güçlerinin Doğu Guta’ya yönelik bombalamalarının yoğunlaşması sonrası kaçıp, güvenli bir sığınak aramaktan başka çaremiz kalmamıştı. Başka seçeneğimiz olmadığından sınır kapılarından Lübnan’a kaçmaya karar verdik. Lübnan’da kaldıktan sonra eşim Suriye rejimine karşı hiçbir sivil veya askeri harekete katılmadığı için Suriye’ye geri dönmeye karar verdi. Güvende olacağını düşündü. Suriye’de herhangi bir güvenlik birimi tarafından aranmadığını sanıyorduk. Şam’a geldikten yaklaşık on gün sonra Bab Tuma bölgesi civarında güvenlik güçleri tarafından tutuklanmasıyla şaşkına uğradık.
Kocamın akıbetini uzun bir süre araştırıp soruşturdum, daha sonra tutuklandıktan yaklaşık üç ay sonra işkence altında öldürüldüğünü öğrendik. Güvenlik yetkilileri o sırada Şam’daki askeri hastaneye gitmemizi istedi ve orada bize sadece bir ölüm belgesi verildi. Kendilerine kocamın cesedini sorduğumuzda cesedin bulunmadığını ve öldükten sonra toplu mezara gömüldüğünü söylediler.”
Diğer hikaye de oldukça benzer.
Yerinden edilip şu anda Lübnan’da yaşayan Sayın F.A., araştırmacımızla yaptığı konuşmada “Sözlerini asla tutmayan, suç işleyen bir rejim bu. Dikkatli olmalıyız, kimse onların sözlerine kanmamalı” dedi.
“Humus kuşatmasından kaçmak ve güvenli bir sığınak aramak zorunda kaldık. İlk varış noktamız Şam kırsalındaki Dayr Atiyah’tı ve oradaki yaklaşık bir yıllık yerinden edilme sürecimizin ardında kendimizi yeniden bir zorla yerinden edilmeyle karşı karşıya bulduk. Bu seferki yolculuğumuz sınır dışına, Lübnan’aydı.
Altı yıl sonra yaşam koşullarımız o kadar kötü hale geldi ki kocam, Humus’taki insanlardan güvenlik durumunun değiştiğine ve Suriye rejiminin yerinden edilenlerin evlerine dönüşünü memnuniyetle karşıladığına dair sözler duyduktan sonra Suriye’ye dönmeye karar verdi. Eşim, Suriye olaylarında askeri ya da sivil hiçbir harekete katılmadığından herhangi bir güvenlik birimi tarafından resmi olarak aranmıyordu.
Döndükten yaklaşık bir ay sonra kocam şehir merkezindeki evimize ulaşmaya çalıştı, ancak eve girip incelemesi için güvenlik şubelerinden bir izin belgesi alması gerektiğini söylediler. Bu güvenlik belgesini uzun zaman sürdüğünden ve çeşitli güvenlik önlemleri gerektiğinden, kocam evin bulunduğu mahallenin başında bulunan Dördüncü Bölüm kontrol noktasına yaklaşık 150 dolar rüşvet verme yoluna başvurdu. Zaten kontrol noktasındaki askerler de parayı aldı ve kocamın eve girip incelemesine izin verdiler. Ancak geri dönmek istediğinde, aynı kontrol noktasındaki aynı askerler, kocamı evden çıkar çıkmaz tutuklayarak, kendisine herhangi bir suçlamada bulunmadan onu Hava Kuvvetleri İstihbarat Şubesine gönderdiler.
Daha sonra tuttuğumuz bir avukat aracılığıyla bize kocamın yakında serbest bırakılacağı, her şeyin normal olduğu ve onun için endişelenmemize gerek olmadığı söylendi.
Günler geçiyordu ve avukatın kocamı hapisten çıkarmak için verdiği sözü yerine getirmesini bekliyorduk. Hiçbir şey olmadı. 2020 yılının ortalarında Suriye nüfus müdürlüğünden bir nüfus kayıt belgesi almam gerekiyordu, ben de bir tanıdığımdan bunu benim için almasını istedim ve yine bir miktar para ödedikten sonra belge verildi. Kocamın ölü olarak belirtildiğini görünce şoka girdik.
Soruşturduktan sonra kocamın Humus’taki Hava Kuvvetleri İstihbarat şubesinde öldüğü kesinleşti. Daha sonra bize ölüm belgesi verildi ama cesedine hiç ulaşamadık.”
Bu iki hikaye, Danimarka Göçmenlik Dairesi’nin Suriyeli mültecilerin güvenlik durumunun Şam ve kırsalında önemli ölçüde düzeldiği yönündeki değerlendirmeleri sırasındaki mevcut bilgileri doğrulamanın, ne kadar kolay olduğunu gösteren basit örneklerdir. SNHR’ye göre rejim, Şam kenar semtleri de dahil olmak üzere, rejimle sözde “uzlaşma anlaşmaları” imzalamış bölgelerde güvenlik durumlarını garantiye alanları takip etmeye devam ediyor[2]. SNHR ve diğer insan hakları örgütleri, 2020’nin başı ile Danimarka Göçmenlik Dairesi’nin raporunun yayınlandığı Ekim ayı arasında Şam ve çevresinde 684 keyfi tutuklama vakası belgeledi[3].
Kapak fotoğrafı: Suriye savaşından kaçan yerinden edilmiş insanlar, Suriye’deki Beit Jinn köylerine dönmeye hazırlanırken Lübnan-Suriye sınırı yakınında eşyalarının üzerinde oturuyorlar ve Lübnan Genel Güvenlik askerleri güneydeki Shebaa köyünde nöbet tutuyor (© AP)