
- Mayıs 2021
Suriye Kardeşlik Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD) Mayıs ayını, Suriye’de rejim tarafından yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, kapsamlı bir siyasi çözümün yokluğunda herhangi bir meşruiyet veya güvenilirlik taşımayan bir düzmece olduğunu göstermeye adadı.
SACD, Suriye’de seçimlerin mevcut koşullarda neden imkansız olduğunu kapsamlı bir şekilde açıklayan on gerekçe yayınladı. Bu gerekçeler arasında sadece dünyanın her yerinde yerinden edilmiş Suriyelilerin değil, aynı zamanda Suriye’de hem muhaliflerin hem de rejimin elindeki bölgelerde yaşayan Suriyelilerin seçime katılımının önündeki anayasal, güvenlik ve lojistik engeller de yer aldı. Dernek, ayrıca Suriye rejiminin yönetimi altında ve güvensiz bir ortamda yapılacak herhangi bir seçimin kabul edilmeyeceğini savunan küresel bir kampanyaya katıldı.
SACD’ın #TheIllegitimateSyrianElection (Meşru Olmayan Suriye Seçimleri) kampanyasına katılımının bir parçası olarak, SACD Mütevelli Heyeti üyesi Dr.Mazen Kseibi tüm dünyaya, “Cebren alıkonulan ve gözaltına alınan on binlerce Suriyeli ve yerinden edilmiş milyonlarca Suriyelinin bu düzmece seçimlerde oy kullanamayacağını” hatırlatan bir mesaj yayınladı. SACD Mütevelli Heyeti üyesi Wassim Al Hajj da “Güvenli ortam koşullarını sağlamayan ve Suriye’deki acıların ana sebebi olan Suriye rejimini ortadan kaldıracak kapsamlı bir siyasi çözüm olmadan, hiçbir seçimin meşruiyeti yoktur” ifadelerini kullandı.
Suriye’den kaçtıkları günden beri Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin oy vermeye zorlandıklarına dair geçtiğimiz yıllarda belgelenmiş bir örnek var. Birçoğu seçime katılmadıkları ve oy kullanmadıkları takdirde tepki görmek veya sınır dışı edilmekten korktuğu için, bu konu onlar açısından varoluş sorunu haline geldi.
SACD’ın halkla ilişkiler ekibinden Haya Atassi, bu konuyu IFES (Uluslararası Seçim Sistemleri Vakfı) çalışanı ve Seçim Uzmanı Hanna Roberts, Seçim Danışmanı Vladimir Pran, Suriye’yi takip eden Lübnanlı Gazeteci Kareem Chehayeb ve SACD Mütevelli Heyeti üyesi Dr. Hala Ghawi ile görüştü. Görüşmenin odağı, Suriye’nin özgür ve adil bir seçim yapmaktan çok uzak olduğu ve mevcut koşullarda güvenilir seçimler yapmanın sadece bir hayal ürünü ve imkansız olduğu yönündeydi. Dolayısıyla, bu seçimler, rejimin diktatörlük yönetimini sağlamlaştırmayı amaçlayan gayri meşru bir uygulamadır.
Sednaya Hapishanesi Tutukluları ve Kayıpları Derneği’nin kurucu ortağı olan ve kendisi de eskiden Sednaya hapishanesinde tutuklu olan SACD üyesi Mounir Al-Fakir, Suriye’deki seçim hayaliyle ilgili şunları yazdı: “Tüm Suriyeliler için güvenli bir ortam yaratma olasılığı bile yokken seçimlerden bahsetmek, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda tehlikeli de.”
Al-Fakir, Suriyelilerin sadece oy kullanırken değil, aynı zamanda aday olurken de özgür olacağı, tarafsız ve adil seçimlerin önünde aşılması gereken bazı engellerin olduğunu belirtti. Bu tür seçimler ancak, yerinden edilmiş kişiler de dahil olmak üzere tüm Suriyeliler için güvenli bir ortamı garanti eden kapsamlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözümün parçası olarak uygulanabilecek kapsamlı bir çerçeve gerektiriyor.
Mayıs ayı ayrıca, Kuzeydoğu Suriye’de Özerk Yönetim Yürütme Konseyi’nin akaryakıt fiyatlarını artırmaya yönelik yayınladığı 119 sayılı Kararın ardından, kapsayıcı ve eşi görülmemiş protestoların bir parçası olarak Haseke vilayetinin çeşitli yerlerinde patlak veren halk gösterilerine da tanık oldu. Bu gösteriler, elektriğin ve suyun olmaması, fahiş gıda fiyatları, idari yolsuzluklar, karar alma yetkisinin SDG üyesi olan yabancıların elinde olması ve Suriye vatandaşlarının çıkarlarının hiçe sayılması gibi kötü yaşam koşullarının bir sonucu olarak ortaya çıktı.
Suriye Kardeşlik Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, yayınladığı bir bildiride, bu halk hareketinin uzun süredir kötüye giden ve kaçınılmaz olarak daha büyük bir yerinden edilme dalgasına yol açacak durumun tehlikeli bir göstergesi olduğunu vurguladı. Üstelik bu durum, SDG’nin kontrolündeki bölge ve kasabalarda, IŞİD nüfuzunun yeniden ortaya çıkmasıyla daha da kötüleşiyor. Bütün bunlara Özerk Yönetim’in yolsuzluğa, özgürlüklerin baskı altına alınmasına ve ayrımcılığa dayalı politikalara eşlik ederken, bölgenin asıl halkı hala Kuzey Irak, komşu ülkeler ve Avrupa’daki kamplarda mülteci konumundadır.
Öte yandan SACD, Suriye vatandaşlarının zorla yerinden edilerek Kuneytra’daki Um Batna köyünden Suriye’nin kuzeyine doğru yerinden edilmelerine yol açan acı olaylar gözlemledi. Doğru bilgileri elde etmek amacıyla görgü tanıklarının ve doğrudan ilgili kişilerin asıl ikamet yerlerinden edilmelerinin sebeplerini ve Suriye’nin kuzeyine gelmelerine yol açan koşulları anlamak için, SACD durumu yakından takip etmekteydi.
Bunun sonucunda SACD, İran güçlerinin Um Batna köyündeki Suriyelileri önce bombalayıp sonra da tutuklayarak ve bazı evleri gasp ederek sebep olduğu zorla yerinden edilmeyi şiddetle kınayan bir bildiri yayınladı. Buna ek olarak, SACD, Suriye Ulusal Ordusu’nun (SMO) bazı gruplarının Halep’in kuzey kırsalına ulaşan yerinden edilmiş kişilere davranışlarını kınadı ve Suriye halkına karşı zorla yerinden edilme suçu işlenmeye devam edildiğinin ve Suriyeliler için güvenli bir ortam yaratmanın, ülke içinde yerinden edilme dalgalarını sonlandırmak için tek çözüm yolu olduğunun tekrar altını çizdi.
Bunun yanı sıra, SACD, Şeyh Cerrah’taki Filistinlilerle dayanışma içinde olduğunu dile getirdi. Filistin’in başkenti Kudüs’teki Şeyh Cerrah’ta yaşananların, Filistinlilerin ve Suriyelilerin yıllardır maruz kaldığı zorunlu yerinden edilmenin bir diğer örneği olduğunu ve bunların otoriter Esad rejimi ile İsrail işgali arasındaki benzerlikleri gösterdiğini vurguladı.