Mohamad Joja, Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği (SACD) üyesi 

 

Suriye çatışması, son zamanlarda bazı bölge ülkelerinin Suriye rejiminin meşruiyetini yeniden tesis etmeye ve nihayetinde tam olarak normalleşmesinin yolunu açmaya çalışan siyasi hamlelerine tanık oldu. Bu hamleler, pek çok Suriyelinin beklediği ve öngördüğü gibi Anayasa Komisyonu’nun bir çıkmaza girdiğinin anlaşılmasının ardından, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pederson’ın “adım adım” yaklaşımı hakkında yaptığı bir konuşmayla aynı zamana denk geldi.  

Bu siyasi hamleler çoğaldıkça etrafında başka olaylar da ortaya çıkmıştı: Suriye rejimi 30 Mart’ta işkenceyi suç sayan gülünç bir yasa çıkardı, Tadamon Mahalle Katliamı hikayesi, Suriye rejiminin vahşi ve cani doğasını gözler önüne sererek uluslararası düzeyde patladı ve son olarak Suriye rejiminin lideri 2022 tarihli ve 7 Sayılı Af Yasası’nı çıkardı. 

Bu af yasasının çıkarılmasının zamanlaması ve koşulları, bunun siyasi amaçlı olduğunu açıkça göstermektedir. Suriye rejimi, normalleşme sürecini teşvik eden, kendisine uygulanan yaptırımları atlatmasına veya en azından azaltmasına yardımcı olacak koşulların oluşturulmasına yardımcı olacak adımlar attığı izlenimini vermek istiyor. Suriye rejimi, Suriye’deki durumun yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşü için uygun olduğuna ve uluslararası toplumdan rejime farklı bir yaklaşımla karşılanması gereken gerçek bir değişimin gerektiğine inandırmak için bu halka açık gösterileri kullanıyor. Gerçek, rejimin resmetmeye çalıştığından çok farklı.  

Bu bağlamda benim de üyesi olduğum SACD da dahil olmak üzere hemen hemen tüm Suriyeliler, tutukluların dosyasının acil ve pazarlık konusu olmayan bir insani yardım dosyası olması nedeniyle en önemli ve karmaşık konulardan biri olduğunda ısrar ediyor. Kuşkusuz karar, tam kapsamlı bir çözüme veya siyasi anlaşmaya varılana kadar bekleyemez. Bununla birlikte, tutukluların sorunu aynı zamanda herhangi bir olası siyasi çözümün en önemli direklerinden biridir ve Suriyelilerin tanımladığı şekliyle güvenli ortamın temel taşlarından biridir. Suriyelilerin isteklerini yerine getiren güvenli bir ortam oluşturmaya dayalı sürdürülebilir bir siyasi anlaşma dışında hiçbir çözüm tutuklulara ve ailelerine adalet sağlayamaz. 

Her zaman tutukluların kendileri ve aileleri açısından bakmamız gerektiğinden, herhangi bir tutuklunun serbest bırakılmasının olumlu bir gelişme olduğu ve hapsedilmelerinin ne kadar büyük bir adaletsizlik anlamına geldiğinde şüphe yoktur. Yine de dünya; rejimin, tutukluların salıverilmesini kararmış imajını cilalamak için bir araç olarak kullanma oyununa aldanmamalı. Suriye rejimi, eylemlerinin hiçbir yasal dayanağı olmaksızın Suriyelileri alıkoymaya, keyfi olarak gözaltına almaya ve rastgele serbest bırakmaya devam ediyor. Aslında rejim, tutukluların dosyasını, bu tutukluların ve ailelerinin çektikleri acılar pahasına siyasi bir şantaj olarak kullanıyor. Tüm bunlar, aşağıdakiler aracılığıyla açıkça görülmüştür: 

  1. İddia edilen af, yalnızca 2012 tarihli Terör Kanunu’nda öngörülen suçları içeriyordu. Sonuç olarak, çok sayıda göz altına alınan tutuklu, Genel Ceza Kanunu da dahil olmak üzere diğer Suriye yasaları gereğince hariç tutuldu. 
  2. Af kararnamesi metnine göre, bir kişinin ölümüne neden olan suçlar hariç tutuldu. Rejim cezaevlerindeki tutukluların çoğu, rejime karşı ayaklanmaya katıldıkları ve haklarını talep ettikleri gerekçesiyle tutuklandı. Bu doğrultuda, haklarında adam öldürmeye azmettirme gibi cezai suçlamalar getirildi, bu da çok sayıda tutuklunun son af kapsamına girmediği anlamına geliyor. 
  3. Serbest bırakılan tutukluların sayısı, rejim tarafından halen göz altında bulunan gerçek tutuklu sayısıyla karşılaştırıldığında cüzidir. Sevdiklerinin serbest bırakılmasını ya da en azından akıbetlerinin belirlenmesini bekleyen resmi medya kanalları tarafından görüntülenen çok sayıda aileye bakıldığında bu açıkça görülmektedir. SNHR’nin 27 Mayıs’ta yayınladığı rapora göre rejim 527 tutukluyu serbest bırakırken, halen 132.000’e yakın tutuklu bulunuyor. 
  4. Suriye rejiminin yanıltıcı girişimleri sadece af kararnamesi ve Ceza Kanunu’nda öngörülen suçları hariç tutması ile sınırlı değildir. Rejim, Güvenlik Konseyi’ne Suriye içindeki ve dışındaki Suriye vatandaşlarına yönelik tüm tutuklamaları iptal edeceğini bildiren bir yazı gönderdi. Bu başlı başına yanıltıcıdır, çünkü güvenlik şubelerindeki bu dosyalar yasal yollardan erişilemeyen dosyalardır. Bu da rejimin kayıtları manipüle etmesini ve kişilere atfedilen fiilleri, arananlar aleyhine suç saymasını kolaylaştırır. 

Tutukluların akıbeti, yerinden edilmiş Suriyelilerin kendileri için de çok önemlidir. Suriye’deki gerçekliği anlamalarının anahtarıdır ve geri dönüp dönmeme kararlarını şekillendirmede önemli bir faktördür. Tutuklular dosyasıyla ciddi bir şekilde ilgilenmek, BM, ICRC ve diğer ilgili uluslararası kuruluşların Suriye’deki cezaevlerine koşulsuz uluslararası izleme ve erişim dayatmasını ve aşağıdakileri gerçekleştirmek için yeterli araç ve yetkiye sahip özel bir uluslararası komisyonun oluşturulmasını gerektirir: 

  1. Tutukluların sayısını, isimlerini ve gözaltı yerlerini açığa çıkarmak 
  2. Tutuklama ve gözaltına almaların yapıldığı resmi ve gayri resmi cezaevlerini ortaya çıkarmak 
  3. Cezaevleri ve resmi olmayan gözaltı yerlerine ziyaret erişim sağlamak 
  4. Asliye mahkemesi kayıtları başta olmak üzere tutukluların adli dosyalarına erişim sağlamak 
  5. Rejimin cezaevlerinde işkence altında öldürülen tutukluların gömüldüğü yerleri ortaya çıkarmak ve cenazelerini ailelerine teslim etmek 
  6. Tüm tutukluların davalarını, oluşturulan komisyonun gözetiminde ve tutuklular için avukatların huzurunda yeniden incelemek 
  7. Suriye ayaklanmasına katıldıkları için gözaltına alınan tüm tutukluları serbest bırakmak 

Tutuklular dosyasına gerçek ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması, dosyanın acil ve kapsamlı bir şekilde insani boyutunu ele almakla ya da en önemli dayanaklarından biri olarak siyasi çözüme dahil olmakla bitmiyor. Mağdurların tazmin edilmesi ve gelecekte bu tür suçların işlenmesinin önlenmesi için bazı tamamlayıcı tedbirlerin de alınması gerekmektedir. Bu tedbirler: 

  1. Tüm tutukluları profesyonel yaşamlarına devam edebilmeleri için eski sağlıklarına kavuşturmak  
  2. Maddi ve manevi zararların tazmini ve telafisini sağlamak 
  3. Onları rehabilite edip topluma entegre etmek 
  4. Kanunların, mahkemelerin ve istisnai cezaevlerinin kaldırılmasını sağlamak 
  5. İhlallerin, savaş suçlarının ve insanlığa karşı işlenen suçların faillerinin yargılanması için bağlayıcı bir uluslararası mekanizmanın kabul edilmesini sağlamak 

Suriye rejimi, on yılı aşkın bir süredir medya aracını kamuoyunu manipüle etmek, suçlarını ve uygulamalarını örtmek için kullanıyor. Rejim tarafından çıkarılan af kararnameleri, serbest bırakılanların çok sınırlı sayıdaki ailelerine sağladığı rahatlamaya rağmen, rejimin kendisini tehdit altında hissettiğinde kullandığı taktiksel bir hamleden ibarettir. Tadamon Mahalle Katliamı terörle mücadele ettiğini iddia eden rejimin gerçek yüzünü dünyaya bir kez daha gösterdi. Terör eylemlerini gerçekleştiren rejimin kendisidir. Uluslararası toplum, Suriye rejiminin propagandalarına boyun eğmemeli, bu rejim iktidarda olduğu sürece Suriye’de herhangi bir barış ve istikrarın hakim olacağına da asla inanmamalıdır. Tutuklular sorununu ele alan ve güvenli bir ortamın tesisine zemin hazırlayan kapsamlı siyasi çözüm, Suriye’de sürdürülebilir barış ve istikrarı sağlamanın tek yoludur.