Yazan: Owais Al-Emadi ve Anwar Al-Hamwi

Hafız Esad’ın iktidara geldiği 1970 senesinden beri uyguladığı güvenlik politikasının öncelikli amacı, muhalif tüm sesleri susturup sadık bir milis oluşturmak suretiyle, ailenin Suriye üzerindeki hakimiyetini pekiştirmek oldu. Nüfus olarak ekseriyeti temsil eden unsurların dışlanmasına ve mezhepçi istihbarat rejiminin daha da tahkim edilmesine dayanan bu politikadan muzdarip olan ilk yerlerden biri Hama şehriydi.

Baas Partisi’nin politikaları, Suriye nüfusunun çoğunluğunun birçok geleneği ve inancıyla çatıştı. Bu politikalar, Suriye cumhurbaşkanının Sünni Müslüman olması gerektiğini ifade eden maddenin değiştirilmesini ve başörtüsünün yasaklanması gibi başka uygulamaları içermekteydi. Yetkililer sıklıkla kadınların ve reşit olmayan kızların başörtülerini şiddet kullanarak çıkarır ve onları aşağılayıp alay ederdi. Bu uygulamalar inanç sahibi insanların güçlü bir tepki vermesine sebep oldu ve ilk halk protestosu Hama vilayetinde gerçekleşmeye başladı. Bu protesto, ilk önce küçük çaplı olup sonrasında yavaş yavaş Suriye vilayetlerinin geri kalanına yayılan gösteriler ve ayaklanmalar yoluyla meydana geldi. Bu muhalefet gösterisi, Hafız Esad’ın Suriye halkını onlarca senedir terörize etmeye devam eden politikasını sürdürmek için zalim ve acımasız önlemler almasına yol açtı. Örnek olması için Hama vilayetini seçti ve bütün Suriye vilayetlerindeki isyanları durdurmak için son derece baskıcı bir plan uyguladı. Hama vilayeti, diktatör yönetim karşıtı protestoların merkeziydi, Halep ve Humus gibi baş kaldıran şehirlerin geri kalanından daha az nüfusu vardı ve daha da önemlisi, herhangi bir komşu ülke ile kara sınırı bulunmayan iç bölgedeki bir vilayetti. Bu sebeple acımasız baskıyı uluslararası medyadan saklayıp, bölgesel ve uluslararası baskılardan kaçınmak mümkündü.

39 yıl önce bugün, saldırı başladı.

İlk yerinden edilme (1982):

2 Şubat 1982’de Hama, etrafını saran tankların sesiyle uyandı. Rıfat Esad’ın Savunma Taburları’nın öncülük ettiği Esad güvenlik güçlerinin liderliğindeki katliam başladı ve aralıksız yirmi gün sürdü. Bugüne kadar binlerce sivil öldürüldü, binlerce kişi tutuklandı, binlercesi ise evlerine dönmemek üzere yerlerinden edildi. Katliam, mezhepçi rejimin yalnızca Hama şehrinin sakinlerine değil, tüm Suriye halkına gönderdiği açık bir mesaj görevi gördü. İtaatsiz sivilleri Hama’dan çıkarmak için uygulanan yerinden edilme, daha sonra milyonlarca Suriyelinin yerinden edilişinin başlangıcıydı.

1982 katliamından sonra Hama’daki harabeler – Wikipedia.

Hafız Esad’ın 1970’te iktidara gelmesinden bu yana, Esad’ın güvenlik güçlerinin ve iktidardaki Baas Partisi’yle ilişkili olan kişilerin sivillere uyguladığı taciz, kovuşturma ve provokasyonlar devam etti. Bu durum, şehre yapılan top ve hava saldırılarında birçok insanın ölümüne sebep olan son kanlı saldırıyla ve 2 Şubat 1982’de ordunun şehri basmasından sonra gerçekleşen katliamlarla sona erdi. Ölü sayısıyla ilgili tam bir istatistik yok, fakat Suriye İnsan Hakları Komitesi’nin tahminleri çoğunluğunu kadın, çocuk ve yaşlıların oluşturduğu 30 ila 40 bin arasında ölünün olduğunu gösteriyor. Bu tahminler, o zamanlarda yaklaşık 300.000’lik bir nüfusu olan şehirden yaklaşık yüz bin kişinin yerinden edildiğini göstermektedir. Rejimin güvenlik güçleri, sivillerin çıkışı için güvenli geçişler bırakmayıp, çok büyük sayıda sivili öldürdüğü ve şehirdeki birçok mahalleyi, insanlar hala evlerindeyken yıktığından, insanlar çoğunlukla gizlice kaçtı. Bu yerinden edilme tam bir ay sürdü ve katliamı takip eden aylarda bazı aranan kişiler ve aileleri gizlice kaçtı.

Yerinden edilenler üç ana istikamete gittiler: Hama kırsalı ve komşusu olan şehirler, Ürdün ve Irak gibi komşu Arap ülkeleri ve Avrupa ve Amerika’nın başta geldiği yabancı ülkeler.

Tanıkların ifadeleri ve eylemcilerin belgelediği kanıtlar, çok sayıda ailenin yerinden edilmesine ve dağılmasına neden olan akıl almaz bir zulmü gösteriyor. Birçok insan hayatlarını kurtarabilmek için korku içinde kaçarken aile üyelerini kaybetti.

O zamanın tanıkları, ailelerini kaybeden 300 ile 500 arası çocuğun Humus’taki Halid bin Velid Camisi’ne sığındığını söylüyor. Bazı aileler sonunda çocuklarını buldu, fakat çoğu öksüz öksüz kaldı.

Bütün aileler ya bombalama nedeniyle yıkılan evlerin enkazı altında kalarak ya da tasfiyeler sırasında öldü. Birçok aile yerinden edilme sırasında çocuklarını kaybetti. Bu aileler, çocukları öldü mü yoksa kaybolup yetimhanelerde mi kaldılar hiçbir zaman öğrenemediler. Hafız Esad rejimi, belirli mahalleleri (el Kilani Mahallesi gibi) kasıtlı olarak yıktı ve yeniden inşa edilmelerine hiç izin vermedi.

1982 felaketinden önce ve sonra AL-Kilania mahallesi.

Sokaklardaki taciz ve silahlı saldırılar, 1983 yılının başına kadar devam etti ve binlerce masum insanın tutuklanması ve kötü nam salmış Palmyra ve Mezzeh hapishanelerine hapsedilmesiyle sona erdi. Baas rejimine karşı herhangi bir siyasi faaliyete girişmemiş olan çok sayıda kişi orada gözaltına alındı, suçlamalar ise akrabalarının güvenlik güçlerinin tarafından aranmasıydı. Esed’in güvenlik güçlerinin bu arama ve tutuklama faaliyetleri Hamvi kırsalına kadar uzanırken, Helfaya, Kirnaz, Taybet el-Imam, Kalet el Madik gibi birçok köy, çok sayıda insanın kaçmasına sebep olan arama ve terör faaliyetlerine maruz kaldı. Birçok kişi, herhangi bir adli veya yasal süreç olmadan ölüm anlamına gelebilecek zan altında bırakmalar veya kötü niyetli suçlamalardan dolayı kaçıp ailelerini terk etti.

İkinci yerinden edilme (2011):

Günler ve yıllar geçtikçe, Hafız Esad rejimi, insanlar üzerine uyguladığı baskı ve terörle Suriye’yi yönetmeye devam etti. Her muhalif hemen terörizmle suçlandı, bir sürü insan “Daima Hafız Esad” sloganını atmaya zorlandı. Fakat her mazlum Suriyelinin beklediği gün geldi, Hafız Esad öldü ve onun güvenlik sisteminin yönetimi oğlu Beşar’a devredildi. Oğlu, yönetim politikasının gelişme ve modernleşme üzerine kurulu olacağını iddia ederek, babasının özgürlükleri bastırma ve muhalifleri tutuklama politikasını sürdürdü. Çok geçmeden, rejimin mezhepçi yönetimi ve baskıyı sağlamlaştırmasıyla, bu iddiaların yalandan başka bir şey olmadığı ortaya çıktı. İnsanların 2011’de özgürlük ve onur için yaptığı devrim, babadan oğula uzanan onlarca yıllık adaletsizliğin ve yozlaşmanın bir sonucuydu.

Suriye’nin çoğu vilayetinde olduğu gibi, Hama vilayetinde de 2011’den beri sistematik olarak yerinden edilme yaşanıyor. Çok sayıda gazetecinin ve bazı önde gelen ülkelerin büyükelçilerinin tanık olduğu, Hama kentindeki barış taraftarı gösterilerin ardından, vilayetteki insanların yerinden edilmesini amaçlayan rejim operasyonları başladı. Protestoların hemen sonrasında rejimin güvenlik güçleri şehre saldırdı ve barış yanlısı birçok eylemciyi tutukladı. Bu, birçok kişinin evlerini terk etmesine ve tutuklama operasyonları yüzünden kaçmasına sebep oldu. Hamwi kırsalının sivil bölgelerindeki sistematik bombardıman bölgenin sakinlerinin çoğunun yerinden edilmesine yol açarken, takip operasyonları Hama vilayetinin bütün bölgelerinde devam ediyordu. Özellikle Hama’nın doğu, batı ve kuzey kırsalında bulunan bazı köyler yerle bir edildi, güney kırsalındaki köylerde ise yerinden edilme operasyonları daha az şiddetliydi. Daha önce güvenlik güçlerinin arama ve tutuklama faaliyetlerine maruz kalan bölgelerde yaşayan gençler bile, zorla askere alınıp katliamlarda yer almamak, Suriye’nin şehir ve köylerinin yağmalanmasına ve yıkımına neden olmamak ve şu an bile devam edip art arda gelen yerinden edilme dalgalarına sebep olan güçlerin bir parçası olmamak için en sonunda kaçtı.

Kafr Zita’daki yıkım, Hama, 2016 © SMART Haber Ajansı

Yaşadıkları bölgelerden yerlerinden edilen Hama Vilayeti’ndeki insanlarının çoğu, geçtiğimiz yıllarda peş peşe göç etti ve birçoğu kuzeye doğru ilerleyerek Türkiye, Lübnan veya Ürdün’de mülteci olarak yaşamaya başladı Türkiye’ye göç edenlerin çoğu Türkiye’nin güneyindeki Hatay iline yerleşti ve geri kalanı da diğer illere dağıtıldı. Diğerleri ise Avrupa’ya ve dünyanın geri kalan yerlerine gitti. Hama sakinlerinin çoğu, İdlib vilayetinde ve Halep vilayetinin kuzey ve batı kırsalında ülke içinde yerinden edilmiş kişiler olarak kaldı.

Hama vilayetinden ayrılan mültecilerin ve ülke içinde bulunan yerinden edilmiş kişilerin sayılarına dair kesin bir istatistik bulunmamaktadır. Yerinden edilenler ve tutuklanma ve kaybedilme korkusuyla şehri terk edenler, genellikle hiçbir yere haber vermeden dokuz yıl boyunca tek başlarına veya aile olarak gizlice kaçtılar. Bu sırada, devrimden kısa bir süre sonra muhalif güçlerin kontrolüne geçen Hamwi kırsalındaki sivilleri kasıtlı olarak hedef alan rastgele bombalama ve top atışları, son sekiz yıldır insanları kuzeyde bulunan diğer kurtarılmış bölgelere veya Türkiye’ye ve Avrupa ülkelerine kaçmaya itiyor. Yerel kurum ve derneklerin tahminlerine göre Hama şehrinin nüfusunun %10 ila 15’i yani yaklaşık 120.000 kişi yerinden edildi. “Suriye Müdahale Ekibi”, zorunlu yerinden edilme anlaşmalarının aracılığıyla, rejim ve Rus kuvvetlerinin son saldırıları sebebiyle 2011’de başlayıp en son meydana gelen yerinden edilmeye kadar Hamwi kırsalından yerinden edilenlerin sayısına dair tahminlerde bulundu. Bu tahminlere göre, kuzey batı kırsalından yerinden edilmiş yaklaşık 350.000 kişi, tüm köyler de dahil edilerek kuzey kırsalından yerinden edilmiş yaklaşık 250.000 kişi ve doğu kırsalından ise yerinden edilmiş yaklaşık 150.000 kişi bulunmakta. Bu rakamlar, daha az sayıda olan ama zorla yerinden edilme yüzünden mağdur edilen güney kırsala ek olarak, Humus’un kuzey kırsalının yerinden edilişiyle aynı zamana denk geliyor.

Hama vilayetinin tamamı, yerli nüfusun çoğunluğunu yerinden eden kuzey Humus kırsalındaki yerinden edilmeye paralel olarak gerçekleşen güney kırsaldaki zorunlu yerinden edilme anlaşmalarının ve şiddetli askeri operasyonların sonucunda, şu anda Esad rejimi güçlerinin kontrolü altındadır.

Rejimin, Filistinlilerin yerinden edilmesini birçok kez aşan yerinden etme stratejisini anlatan onlarca rapor yazıldı. Hamalı yerinden edilmiş insanlar önce sokaklarda uyumak zorunda kaldılar, sonrasında ise çadırlarda ya da eski kamplarda yaşamaya başladılar. Hatta bazıları, inşaatı tamamlanmamış binalarda kapı ve pencere yerine battaniye ve plastik torba koyup, tüm aile genellikle tek bir odada yaşamak zorunda kaldı. Yerinden edilenlerin çoğu bu şekilde yaşıyor.

Kuzey’de faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının sayısındaki düşüşün yanında, çoğunluğu ekonomik ve sağlık sisteminin tümüyle çöküşüyle yoksulluktan, hizmet yetersizliğinden, iş olanakları kıtlığından sıkıntı çekiyor. Birçok kişi hala Esad rejimi ve müttefiklerinin sistematik bombalamalarına maruz kalıyor.

Yerinden edilmiş bir Suriyeli çocuk, Lübnan’ın doğusundaki Dalhamiya kampında ailesinin su basmış çadırının önünde oturuyor, 15 Ocak 2019 (UNHCR)

Ülke içindeki yerinden edilme acısının en belirgin göstergesi toplu yerinden edilmedir. İnsanlar ilk kaçışlarının ardından bombardıman altında kaldıkça tekrar kaçıyorlar. Başka bir bölgeye gidiyorlar ve bu durum ediyor ve tekrar kaçıyorlar. Bu acı, Hama kırsalından İdlib’in güney kırsalına kadar uzandı. İdlib de saldırıya uğradı ve insanlar kuzeye doğru, Türkiye sınırına yakın yerlere kaçtı.

Diğer taraftan rejim, Rus ordusunun gözetimi ve talimatları altındaki “Uzlaşma Merkezi” ve bazı güvenlik aygıtları aracılığıyla, uzlaşma vaadiyle insanları kendi kontrolünde olan bölgelere dönme çağrısında bulunmaya çalıştı. Bunlar, geri dönüşleri intikam almak için kullanan rejimin samimiyetsizliği yüzünden tamamen başarısız oldu. Yerinden edilenlerin bu bölgelere dönmeleri için asgari düzeyde bile güvenlik yok. Esad ve onun baskıcı rejiminin varlığı yüzünden yerinden edilmiş olan bu insanların asıl bölgelerine geri dönmeleri için şu anda bir umut yok.

Son notlar

1982’den bu yana geçen 39 yıl bize Esad rejiminin, babadan oğula Suriye’yi zalim bir şekilde yönetme niyetinde olduğunu öğretti. Hama’dan başlayıp ülkenin her yanını kaplayan, binlerce Hamalıyı ve milyonlarca Suriyeliyi yerinden eden rejimin gücü akıttığı Suriyeli kanıyla artıyor. Fakat bizler her gün memleketimize ve şehirlerimize dönmenin hayalini kurmaya devam ediyoruz ve bir gün bunu yapacağız da. Dönüşümüz güvenli, bombardımansız, tutuklamasız, işkencesiz ve baskısız bir şekilde olacaktır. Adaletsizlik karşısında hareketimizi ve taleplerimizi desteklemek için Suriyeliler olarak bizleri el ele vermeye ve sesimizi tüm dünyaya duyurmaya iten de budur. Çünkü biz Suriye’yiz, ülkeye geri dönen Suriyelilerin süsleyeceği, yenileyeceği Suriye’yiz.

Kapak fotoğrafı: Hama’nın 1982 camisinde yıkıldıktan sonraki mahallelerinden bir resim.