Giriş

“Uzlaşma Anlaşmaları”, Suriye rejimi tarafından, genellikle sivil nüfusa yönelik acımasız kuşatmalar ve zoraki dağıtıcı harekatlarının ardından, daha önce muhalif güçlerin elinde bulunan bölgeler üzerinde kontrol sağlama aracı olarak kullanıldı. Suriye Halk Meclisi eski Başkanı Hadiya Abbas, Rusya’dan gelen güvenlik desteğiyle Esad rejiminin sunduğu uzlaşmaya yönelik anlaşmalar, eski muhaliflerin elindeki bölgeleri tekrar kontrol altına almak için, “Suriye rejimi ordusunun askeri zaferlerini pekiştirmenin bir yolu” olarak nitelendirdi. [1] Bu tür anlaşmalar, Suriye rejiminin isyancı bölgeleri “etkisizleştirme” yöntemlerinden biri. Bu yöntemler, rejimin arabulucular aracılığıyla tehdit mesajları iletmesinin yanı sıra yoğun bombardıman ve acımasız askeri saldırılarla yerel halka büyük baskı uygulayıp kuşatarak aç bırakmasıdır. Yerel halk, genellikle teslim olarak uzlaşma anlaşmalarına yol açan müzakere sürecini başlatmaya çalıştı.

Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin ardından rejim, Şam ve çevresindeki kırsalda çeşitli bölgeleri ele geçirmiş ve Rus ordusunun teşvikiyle uzlaşma teklif etmiştir. Anlaşmalar, Silahlı Muhalif Grupları’nın (SMG) eski üyeleri olan yerel halkın, orta vadede güvenliğini genel olarak sağlaması beklenen bir strateji olarak geliştirildi. Fakat kısa vadede Moskova, çıkar sahibi muhalif grupları kendi komutası altına alarak, rejim ordusunun tam kontrolü yeniden ele geçirmesini sağlamayı amaçlıyordu.

Teslim sürecinden geçmesi gereken kişiler genellikle kişisel veriler, iletişim bilgileri, kariyer geçmişleri, siyasi yönelimleri, sabıka kayıtları ve yurtdışına seyahatlerinin yanı sıra rejime karşı olan akrabaları ile ilgili birtakım belgeleri imzalamak zorunda bırakılacaklardı.

Ayrıca bu kişilerin, gösteriler ve silahlı muhalefet de dahil olmak üzere herhangi bir rejim karşıtı faaliyetteki rolleri hakkındaki soruları yanıtlamak ve bölgelerindeki SMG oluşumları, gizli tüneller ve SMG’leri destekleyen yabancı üyeler veya hükümetler (isim, üyelik, rol ve yerleri) hakkında bilgi vermek zorundadırlar. Son olarak, bu kişilerin gösteriler, sosyal medya, rejim karşıtı yayınlar ve medya platformları veya SMG’ler aracılığıyla devlete ve onun güvenlik ve milis güçlerine karşı herhangi bir eylemde bulunmayacaklarına dair beyan imzalamaları gerekmektedir.[2]

Dera’daki bu süreçler, Rusya’nın “Beşinci Kolordu”ya dahil ettiği ve Dera’nın en büyük silahlı gruplarından biri olan Ahmed el-Avde’nin grubuyla yürütüldü. Kuzey Humus kırsalında, Manhal al-Saluh grubu aynı birliğe dahil edildi. Bu anlaşmaların farklı bölgeler üzerindeki etkisi büyük ölçüde farklıydı, ancak hiçbiri savaş öncesi eski durumuna geri döndürülmedi. Örnek verecek olursak, uzlaşmaya yönelik bir anlaşma imzalayan Şam kırsalındaki insanların çoğu yine de evlerini terk ettiler. Anlaşmayı imzalayan kuzey Humus kırsalında devrimciler ve sivillerin bazıları, Dera’dakilerin de çoğu yerinde kaldı. Tüm bu bölgelerdeki insanların ortak bir noktası vardı: Hepsi güvensizlik ve baskıyla boğuşmaya devam ediyor.

Rejim ve Rusya’nın uzlaşma anlaşmalarını teşvik etme çabalarını, yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşüne daha genel olarak uygulanabilecek bir model olarak göz önünde bulunduran Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği (SACD), bu anlaşmaların müzakere edilen bölgeler üzerindeki etkisini inceleyen analitik makale serisi yayınlayacak. Bu makaleler, anlaşmaların imzalanmasından sonra bu bölgelerde meydana gelen önemli etkileri ve gelişmeleri, uzlaşmaya karar verenleri nasıl etkilediklerini ve geri dönüş modeli olarak makul olup olmadıklarını belirlemeye çalışacaktır. Bu konudaki ilk bilgilendirme, Dera’daki uzlaşmayı, onun etkilerini ve mevcut durumu ele almaktadır.

Dera: İsyan Şehri

Dera ili, geniş tarım alanları ve geleneksel ekonomik faaliyeti oldukça kolaylaştıran, su bakımından zengin Yermük Havzası ile doğal kaynaklar açısından çokça zengindir. Bölge, yurtdışında, özellikle Körfez ülkelerinde yaşayan çok sayıda işçinin (il sakinlerinin yaklaşık 200.000’i, yani yüzde 16’sı) düzenli para göndermelerinden de yararlandı.[3] Her ay gönderilen bu paralar sayesinde, güçlü bir finansal rahatlama sağlandı ve yerel halk da ulaşım ve ticaret yoluyla ekonomiyi güçlendirmeye çalıştı.

2011’den önce, Baas Partisi yönetimi altındaki Dera, ötekileştirilmiş bir il olarak tanımlanabilir. Ülkenin İsrail ile karşı karşıya gelmesi ve “bölge sakinlerini koruma” ihtiyacı bahanesiyle, kasaba ve şehirlerinin sokaklarında bariz bir asker mevcudiyeti vardı. Dera’daki gençler, genellikle diğer sınır vilayetlerinden daha iyi eğitimli olmalarına ve ekonomik refah için güçlü bir altyapıya sahip olmalarına rağmen, ötekileştirmenin hedefindeydi. Örneğin hükümet, İsrail’den olası bir saldırı endişesi bahanesiyle, Güvenlik Onayı Yasası olarak bilinen ve büyük ablukaları engelleyen birkaç yasa çıkardı. Bu ötekileştirme, halk arasında rejime karşı büyük bir öfke duyulmasına ve hoşnutsuzluğa neden oldu.

Şubat 2011’in sonunda bazı öğrenciler bölgedeki Arap Baharı olaylarından esinlenerek okullarının duvarlarına Esad rejimini suçlayan sloganlar yazdılar. Beşar Esad’ın kuzeni Atef Najib tarafından yönetilen güvenlik ekiplerinden biri, onları hemen tutuklamak için harekete geçti. Öğrencilere işkence yapıldı ve tırnakları çekildi. Aileleri, nerede olduklarını öğrenmeye çalıştıklarında tutuklanmakla tehdit edildiler. Protestolar hem diğer okullara  sıçradı hem de diğer illere sıçrayan, geniş çaplı barışçıl protestolara dönüştü. Barışçıl gösteriler sonraki birkaç ay boyunca Dera’da ve Suriye genelinde devam etti. Rejim, buna protestocuları öldürerek karşılık verdi. Baskı ve kitlesel tutuklamalar devam etti ve bu durum rejim ordusundan, devrimcilerin safına geçen askerlerin sayısının artmasıyla yoğunlaşan çatışmalara dönüştü. Rejim, sonunda tüm bölgeden çekildi ama çatışma bombalamalara ve sonunda Rusya’nın katılımı sonrası büyük bir savaşa dönüştü. Muhalefet grupları üzerinde uygulanan yoğun baskı, onları 2018 ortalarında Rusya’nın garantör olduğu bir uzlaşma anlaşması imzalamaya zorladı.

Mart 2011’de halk ayaklanmasının başlamasıyla rejim, karşıt görüşlüleri toplu cezalandırmak için vilayete verdiği desteği azalttı. Tarımın dışında diğer hayatta kalma ve direniş aracı, çoğu hanenin temel günlük ihtiyaçlarını sağlamak için kaynakları bir araya toplayan ve paylaşan aile ve aşiret dayanışmasıydı. Muhalefetin kontrol döneminde 100’den fazla sivil örgüt çalıştı ve kamu hizmetlerinin sağlanmasına yardımcı oldu.[4]Halk, kağıt üzerinde normale dönüşü sağlaması beklenen uzlaşma anlaşmasından önce bu şekilde hayatta kalıyordu.

Dera’da uzlaşma anlaşması ve başarısızlığı

Dera’daki uzlaşma anlaşması, Dera’nın ileri gelenleri ve muhalif gruplar arasındaki müzakere görüşmeleri sonucu ortaya çıktı. Bu görüşmelerin başında General Ahmed el-Avde liderliğindeki “Sünni Gençlik” adlı grup ile güneyde Askeri Harekat Odası tarafından temsil edilen Esad rejimi ve Rus Hmeymim Üssü’ndeki generallerle gerçekleşti. SMG üyelerinin çoğu bölgede kaldı, çok sayıda kişi de anlaşmayı reddedip kuzeye kaçtı.

Rusya, anlaşma kapsamında öğrencilerin ve çalışanların üniversitelere ve devlet kurumlarına dönüşü de dahil olmak üzere, bölgeye gerekli tüm hizmetlerin sağlanacağını taahhüt etti. Ancak ne hizmetler ne de iş iadeleri gerçekleşti ve muhalefet bölgelerinde faaliyet gösteren insani yardım kurumlarının oradan ayrılmasıyla yaşam daha da kötüleşti; çünkü bölge sakinleri, bu bölgelere destek sağlayanların kaynaklarına bağlıydı.

2018 yılının ortalarında imzalanan uzlaşı anlaşmasının ardından, bombardıman sonucu yerinden edilen binlerce vatandaş evlerine döndü. Açık askeri çatışma sona erdiği ve bölgedeki insanların çoğu yerlerinde kaldığı için güvenliğin arttığını düşündüler.[5] Ancak yaşam durumu kötüydü ve daha fazla hizmet sağlanacağı sözüne rağmen düzelmedi.

Rejim ve İranlı milislerin varlığının yanı sıra, rejimin gençleri tutuklamak, durmayanlara ateş etmek ve sivillerden zorla para almak için kurduğu ve kullandığı kontrol noktalarının kurulması durumu daha da kötüleştirdi. Bu kontrol noktaları, şehir ve kasabalar arasındaki ticaretin serbest dolaşımını da kısıtladı.

Mart 2019’da durum zirveye tırmandı ve halk, yerel yetkililerin kendilerine temel hizmetlerin sağlanmasını göz ardı ederek, Hafız Esad’ın heykelini dikme girişimine karşı gösteri yaptı. Rejim, buna daha fazla genci askere almaya zorlayarak karşılık verdi. Bunun üzerine, rejim ile ordudan ayrılmış askerler ve kendilerini savunmaya karar veren siviller arasındaki askeri çatışmanın ilk günlerinde, siviller ve eski SMG üyeleri geceleri askeri kontrol noktalarına saldırmaya başladılar.

2020’nin başında rejim, Dera’daki birkaç şehir ve kasabaya baskın düzenlemeye çalıştı ve isyancıların teftiş için Nahata kasabasına giren askerleri ele geçirmesiyle durum daha da tırmandı. Ayrıca, yeni bir müzakere[6] ve çok sayıda gencin Suriye’nin kuzeyine sürülmesiyle sonuçlanan bir günlük çatışma dalgası başlattı. Ancak tutuklamalar, suikastlar ve gençlerin İdlib ve Halep kırsalı ön cephelerinde savaşmak üzere zorla askere alınması daha da arttı. Nisan 2020’den bu yana, Esad’ın güçleri güneydeki çeşitli şehir ve kasabaların kenar semtlerine yığıldı ve oralara saldırmak için her gün tehditler yayınladı.

Dera’da Yaşam: Toplu Cezalandırma

Anlaşma imzalandıktan sonra rejim söz verdiği gibi vilayete hizmetlerini artırmak yerine, hizmetleri kesti. Yükseköğretim Bakanlığı 2018 yılı sonunda 200’den fazla öğretmeni işten çıkardı[7] ve vilayetteki avukatların üçte birinden fazlasını barodan uzaklaştırdı[8]. Onlarca kişi çeşitli kurumlardan kovuldu ve bu da çok sayıda aileyi geçim kaynaklarından mahrum etti. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığı, kayıtlı üniversite öğrencilerinin üçte birini, çatışma sırasında üniversiteye gitmedikleri gerekçesiyle geri kabul etmedi[9].

Bölgeye uygulanan ek vergilerin yanı sıra, köylerin yakınlarına yerleştirilen askeri bariyerler ve kontrol noktaları ticareti engelleyerek, fiyatların artmasına neden oldu. Dera geniş bir tarım alanına sahip olmasına rağmen halk, üretim masraflarının yüksek olması nedeniyle mahsulün yaklaşık yarısını hasat edemedi. Yermük Havzası’ndaki mevcut suyun azalmasının yanı sıra, tarım arazilerinin sulanması için gerekli olan altyapının büyük bir kısmının çatışma sırasındaki bombalamalarla tahrip edilmesi nedeniyle hayvansal üretim azaldı. Örneğin, daha önce bölgedeki en büyük su kaynaklarından biri olan Mezireb Gölü, 2018’in sonunda kurudu[10]. Mayıs 2020’de 1.500 aileye tarım tohumu yardımı yapılırken, çoğu ailenin ve bölgenin  gerekli miktardaki ödemeyi yapmalarına rağmen tohumlara erişimleri engellendi.[11]

Dera’da un dağıtımı diğer tüm bölgelere göre daha katı bir şekilde yapılıyordu. Bölgeyi kontrol eden Baas Partisi temsilcileri güçlerini, muhalifleri ötekileştirmek ve savaş sırasında rejimi desteklemeyenleri cezalandırmak için yakıt ve diğer kaynakları dağıtmada kullandılar.[12]

Savaştan önce, Dera’daki birçok kişinin geçimi Suriye ve Ürdün arasındaki ulaşım ve ticari hizmetlere dayanıyordu. Ancak 2011 başlarında protestoların başlamasından sonra Ürdün ile olan ticaret çöktü. Uzlaşma anlaşmasının ardından Nassib Kapısı yeniden açılmış olsa da rejimin oradan giren bazı Ürdünlüleri tutuklaması bölgedeki ticari faaliyetleri aksatmaya devam ediyor.[13]

Uzlaşma anlaşmasının ardından Dera halkının, özellikle de yeni dönenlerin, tarım ve taşımacılık gibi eski işleri yeniden canlanmaya başladı. Yerel halk, yetersizliklerin üstesinden gelmek ve devlet kurumlarının rolündeki azalmadan kaynaklanan boşlukları kapatmak için birbirleriyle daha fazla işbirliği yapıyordu. Bölgede, tarım konuların hakkında istişarede bulunarak iş ve işbirliğini organize etmek için toplantılar düzenledi. Tüccarlar bazı pazarları yeniden açmak ve binalar, sokaklar ve altyapı üzerinde gerekli restorasyon çalışmalarını yürütmek için uzun oturumlar düzenledi. Uzlaşmanın ilk aylarında, Dera’da yakın bir bağ içinde olan ve ortak bir tehdit arasında yaşayan insanlar, işbirliği ve koordinasyona dayanan bir yönetim modeli kurdular. Ancak bu model, rejim ve bölgeye müdahale etmeye çalışan diğer taraflar tarafından koş karşılanmadı [14].Bu nedenle rejim bölgedeki bazı önde gelen toplum liderlerini muhalefetle bağlantılı oldukları gerekçesiyle suçlayarak gözaltına aldı. Anlaşmanın imzalanmasından bu yana tutuklanan 200’den fazla kişi, sevk edilerek terör mahkemesine çıkarıldı, bazıları ise ölüme mahkum edildi.

Güvenlik durumu: Giderek Artan Kaos

Suriye rejiminin acımasız tutuklama uygulamaları ve 25-40 yaş arası erkekleri toplu olarak zorla askere alması bölgedeki durumu daha da kötüleştirdi. Bazıları serbest bırakılırken, kimileri cezaevlerinde kayboldu, bazılarının ise öldürüldüğü bildirildi. Dera’da zorla alınan askerler, savaş tecrübesine sahip muhaliflere karşı en şiddetli cephelere gönderildikleri için, rejim ordusundaki diğer askerlere göre cephede ölme olasılıkları çok daha fazlaydı. Ayrıca idam edildiklerine dair raporlar da vardı[15].

Şubat 2019’da, İdlib köylerine ve Halep’in batı kırsalına yönelik askeri operasyon sırasında, Gabageb kasabasından Ahmed Al-Ibrahim, el Hera’dan Hani Al-Dandan, Casem’den İbrahim Al-Jibawi, Neva’dan Muhammed Husam Al-Khubei ve onlarca başka isim de dahil olmak üzere pek çok Dera’lı genç zorla askere alındı. Bu zorla askere almalar, her gün gerçekleşen gösterilerin aynı saatte yapılmasına neden oldu.

Şehir ve kasabaların yakınında konuşlanmış askeri kontrol noktalarından insanların geçmesi ile gözaltılar arttı. Örneğin, Mayıs 2020’nin başlarında İnhil şehri yakınlarındaki bir güvenlik kontrol noktasında rejim güçleri tarafından başka bir genç adamla birlikte tutuklanan Mahmoud Majeed al-Rahil’in cenazesi, 8 Mayıs 2020’de Şam’daki askeri hastaneden yakınlarına teslim edildi[16]. Bunun gibi birçok örnek var. Uzlaşma anlaşmasından sonra, Mart 2019 ortasında tutuklanan Reeq Dera’nın Ibta kasabasından Hosam, Haitham ve Ahmed Abu Halawa kardeşlerin cesetleri, birkaç gün sonra rejim güçleri tarafından teslim edildi. Maher Suleiman Al-Dali, Ahmad Ali Al-Awad ve diğer birçok kişinin cesetleri Şubat 2020’de teslim edildi. Daha önce Gabageb kasabasında rejimin ordusundan ayrılmışlardı, ancak uzlaşma anlaşmasından sonra Esad’ın ordudan ayrılanları da içermesi beklenen af emrine güvenerek geri dönmüşlerdi.

Dera’daki güvenlik durumunu karmaşıklaştıran bir diğer önemli unsur da İsrail sınırına yakın kalmak ve Ürdün’e giden yoldan yararlanarak Arap Körfezi ülkelerine esrar ve uyuşturucu sokmak için bölgede ne pahasına olursa olsun varlığını sürdürmeye çalışan İran ve Hizbullah güçlerinin varlığıdır[17]. İran, Mart 2020’de Hac El-Sagheer bölgesini ziyaret eden kişilerle[18] resmi olarak görüşmek üzere bir görevli gönderdi. Bu görevli, bölgede bulunan Hizbullah liderleri ve Iraklı milislerin huzurunda yerel halkla bir araya gelerek, onları koruma karşılığında çocuklarının, kendi milislerine katılmasını teklif etti. Aynı zamanda Rusya da rejimin ordusunu düzenleme ve yerel koruma birimleri oluşturma hedefini güçlendirmek için Beşinci Kolordu’ya mümkün olduğunca çok insan toplamak istiyordu. Bunu bazen zorlayarak, bazen de cazip meblağlarda para teklif ederek yaptılar. Rejime bağlı bazı temsilciler, güvenliğin İranlı milisler ve Hizbullah gibi yabancıların değil, Dera halkının elinde olacağını, bunun da bölgenin istikrarına katkıda bulunacağını iddia ederek, güvenlik birimlerine veya yardımcı güçlere katılmaya ikna etmek için yerel halktan gençlerle görüştü.

Dera, üzerinde kontrol sağlamaya çalışan farklı aktörlerin birbirleriyle hesaplaşma arenasına dönüştü. Ortaya çıkan kaosta, uzlaşma anlaşmasının imzalanması ile Mart 2020 tarihi arasında bölge, 335’ten fazla suikasta[19] tanık oldu. Bölgede silahlı çatışmalar şiddetlenirken, halk yaşam koşullarını, gözaltıları ve zorla askere alınmayı protesto etmek için sokaklara döküldü. 2020’nin başlarında güvenlik durumu tehlikeli bir hal aldı. Rejim, protestoları ve direnişi sona erdirmek için yeni güvenlik ve askeri taktikler uyguladı. Vilayete yeni bir güvenlikten sorumlu birini atadı, bu da tehditlerin sıklığını büyük ölçüde artırdı[20]. Bu kişi, aranan 1000 kadar Deralı genci tutuklamak için harekete geçti [21]ve bazı tutukluların cesetlerini teslim etmeye başladı. 2 Şubat’ta Radwan Sorour isimli gencin cesedini teslim etti ve gencin bedeninde işkence izleri bulunmaktaydı. 11 Şubat’ta, Casem’in önemli isimlerinden biri olan Mühendis Ratib Othman al-Jabawi’nin cesedini teslim etti. Esad’ın gerilla milislerinin Lideri Jihad Barakat tarafından ortadan kaldırılmakla tehdit edildi.

Nisan 2020’nin başından bu yana bölgeye daha fazla askeri takviye gelmeye başladı. Bu yeni güçler, 14 Mayıs’ta Dera el Beled’ın kenar semtlerindeki sivilleri evlerinden kovdu ve çeşitli bölgeleri bombalama tehdidinde bulundu. Bu önlemler, Dera’nın çeşitli bölgelerinde ve İran ile Rusya da dahil olmak üzere çeşitli taraflarca halen devam eden, ancak yeni bir genel anlaşma olarak görünmeyen yeni bir müzakere turu başlattı [22].

Bazı bölgelerde kısmi anlaşmalara varıldı, bu da Rusya’nın Beşinci Kolordu’nun Sekizinci Tugayının gücünü ve üye sayısını artırmasını sağladı. Suriye rejimi, ayrıca bazı camilerde hoparlörlerden duyurulan yeni bir “açılım” teklifi sundu. Askerlik için aranan herkesin, teslim olmaları ve askere alınma tarihi ile yerini belirleyecek belgeleri imzalamaları şartıyla affedileceği vaat ediliyordu. Ayrıca rejimin güvenlik güçleri 50 tutukluyu serbest bıraktı, ancak daha sonra çoğunun siyasi mahkumlar veya keyfi olarak tutuklananlar değil, hırsızlık veya diğer suçlarla suçlandıkları ortaya çıktı.

Öte yandan, yaşam koşullarının iyileştirilmesi, rejimin devrilmesi, İranlı milislerin şehirden çıkarılması ve tutukluların serbest bırakılması talepleriyle Dera’nın şehir ve kasabalarında gösteriler devam etti. Dera’nın büyük bölümünde adam kaçırma olayları artmış ve baskınlara, tutuklamalara ve gösteriler düzenlenmeye devam edilmişti. Örnek olarak, yerel Muhalefet Konseyi’nin eski Başkanı Müh. Nabil Süleyman Al-Asmi, Dael’deki evine baskın yapıldıktan sonra 25 Haziran 2020’de tutuklandı. Aynı zamanda rejim, Dera vilayetine askeri kökenden gelen Tümgeneral Marwan İbrahim Şarbak’ı yeni vali olarak  atamıştı.

Ortaya çıkan şiddet sarmalı, 21 Haziran’da el yapımı bir patlayıcının Suriye rejimi askerlerini taşıyan bir otobüsü hedef alıp, 15 kişinin ölümüne ve 23 kişinin yaralanmasına sebep olan saldırılarla devam ediyor. Saldırıyı ise hiçbir grup üstlenmedi.

Sessizce yerinden edilme: Dera uzlaşma anlaşmasındaki başarısızlığın etkisi

Yerinden edilmiş birçok Suriyeli, Dera’da gerçekleşen uzlaşma müzakerelerini büyük bir beklentiyle takip etti. Anlaşmanın taraflılığına ve onun tehditler, bombardımanlar ve askeri saldırıların baskısı altında imzalanmasına rağmen, bazı insanlar istikrar sözü ve bunun getireceği insani yönetim düzenlemeleri vaat ettiği için umutluydu. Ancak, rejimin bölge üzerinde tam kontrolünü kabul etmeyen herhangi bir yönetim modelini reddetmesin yanı sıra, bir yanda İran ve Hizbullah, diğer yanda Rusya başta olmak üzere aktörlerin farklı çıkarları durumu tekrar başa döndürdü. Güvenlik gerilimleri ve silahlı çatışmalar tamamıyla tekrar başladı ve sivillere yönelik her gün gerçekleşen suikastlar, tutuklamalar ve şiddet tehditleri yeniden ortaya çıkarak nüfusun tekrar kademeli olarak yerinden edilmesine neden oldu.

Suriye’nin kuzeyine doğru yerinden edilenlerin, rejimin kontrol noktalarından geçip büyük meblağlar ödemek zorunda kalabileceği kaçakçılık operasyonları ile yerinden edilme devam ediyor. Dera halkı rejimin kontrolündeki çeşitli bölgelere de kaçıyor. Bunun en büyük örneği ise bazılarının daha iyi bir yaşam standardı elde etmek için iş aramaya gittiği Şam vilayetiydi.

SACD’ın bilgi ekibi tarafından 2019 yılının ortalarında hazırlanan, Dera bölgesini de içeren bir saha araştırmasının sonuçlarına göre, erkeklerin yüzde 69’u ve kadınların yüzde 59’u tutuklamalar, kaos ve zorla askere alma nedeniyle kendilerini güvende hissetmiyor. Araştırma ayrıca, ankete katılanların yüzde 62’sinin kendisinin veya akrabalarından birinin rejim güçleri tarafından keyfi olarak tutuklandığını doğrulayarak, Dera vilayetine dönenlerin yüzde 44’ünün tekrar ayrılmaya çalıştığını gösteriyor.

Uzlaşma anlaşmasının ardından Dera vilayetinde kalan halk, var olmayan devlet hizmetleri için ücret ödemek zorunda kaldı: Dera vilayetinden yanıt verenlerin yüzde 33’ü, bölgeye dönmeden önce, anlaşma tarihi öncesindeki elektrik, su ve telefon hizmetleri için ücret ödemek zorunda kaldıklarını söyledi.

Örneğin, Abu Ali’nin ailesi 2019’un sonlarında iki günlük bir seyahat için Dera el Beled’dan Suriye’nin kuzeyine doğru yola çıktı ve bu süre için Abu Ali 4.000 USD’den fazla ödeme yaptı[23]. İdlib şehrine vardıktan kısa bir süre sonra şehir bombalandı ve bu yüzden tekrar Türkiye sınırındaki Afrin şehrine kaçmak zorunda kaldı.

Bazı raporlar, 2019’un ilk yarısında her gün en az on kişinin Dera vilayetinden yerinden edildiğini gösteriyor. SACD kaynakları, vilayet dışına yerinden edilmenin en az Nisan 2019’a kadar devam ettiğini doğrulamaktadır[24]. 2020’nin başlarında, bölge sakinleri rejim ordusunun büyük saldırılarından korktukları için başka bölgelere taşındıklarında durum daha da kötüye gitti.

Dolayısıyla Dera, yerel halkın büyük bir bölümünün geçici olarak geri dönmesine yol açan uzlaşma anlaşmasından sonra nispeten sakin bir bölge durumundaydı. Ancak kısa süre sonra, insanların bu sefer muhtemelen temelli kaçmasıyla, başka bir büyük yerinden edilme bölgesine dönüştü.

Bölgedeki rejim temsilcilerinin tekrar eden taciz, ayrımcılık ve kötü niyetli eylemlerinden ve sürekli olarak keyfi gözaltına alınmak veya ihbar edilmekten korkuyorum. Tutuklandım ve işimden edildim.

– Abu Jasim, 54 yaşında, Deralı.

Hiç bir güvenlik yok, maddi şantaj ve zorla askere alınma var. Hiç iş imkanı yok, kasaba ve şehirler arasında hareket özgürlüğü yok, sadece aşağılanma ve baskı var.

– Saeed, 37, Dera.

Sonuç

2018 ortalarında imzalanan uzlaşma anlaşması, Rus desteği ve garantilerine rağmen en başından çok dayanaksız görünüyordu. Rejim ve müttefikleri, anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmediler: ili ve oranın halkını bilerek ötekileştirerek, yıllardır kontrolü dışında kalan bölgeyi toplu cezalandırarak hizmetlerden mahrum bıraktılar ve Suriye’nin geri kalanına yayılan bir hareket başlattılar. İşgal ve savaşın tırmanma tehdidinin yanı sıra, güvenlik durumu, askeri kontrol noktalarındaki veya hapishanelerdeki tutuklamalar ve tasfiyeler, Dera vilayetinden binlerce vatandaşın evlerini terk etmesine sebep oldu. Bu da 2019’un tamamı ve 2020’nin başlarında raporlarda yer almayan yeni yerinden edilme dalgalarına neden oldu.

Bu vahim durum devam ederse, daha fazla tutuklama, cinayet, tasfiye ve intikam alma olayları yaşanacak ve bu da vilayetin nüfusunun büyük bir kısmını yerlerini terk etmeye zorlayacaktır. Bu nedenle şu sonuca varıyoruz:

Halkı ve SMG’leri Dera’da uzlaşma anlaşmasını imzalamaya zorlayan tehdit ve bombalama politikası, bölgeye çok sayıda insanın geri dönüşüyle sonuçlanan, geçici bir sakinliğe yol açtı. Fakat bunu hemen rejimin halkı temel hizmetlerden mahrum bırakarak toplu ceza uygulaması takip etti. Tüm bunlar, Dera halkını doğrudan etkileyerek daha fazla fakirliğe ve kıtlığa sebep oldu. Artık rejim köylere sızıp daha fazla genci tutuklayarak onları cepheye itmek ve eski muhaliflerini ortadan kaldırmak için uzlaşma anlaşmasını kullanmaya çalışıyor. Bu insanların birçoğu, anlaşmanın sağladığı avantajları baltalayan ve nüfusun büyük bir bölümünün sessizce yerinden edilmesine yol açan acımasız yöntemlerle hapse atıldı ve ortadan kaldırıldı.

  • Rusya, rejim, İran ve onların izinden giden milislerin nüfuz edinme, ekonomik ve öç alma gibi sebepler yüzünden aralarında çıkan gizli çatışmalar, bölgeyi ateş altına alıp kaos ortamına dönüştürerek bariz bir şekilde görünen bir istikrarsızlığa sebep olmuştur.
  • Suriye’nin güneyinde Rus güvenceleriyle uygulanan “uzlaşma” modeli, en asgari istikrarı veya yaşamak için gereken en temel kamu hizmetlerini bile sağlayamadı. Bunun yerine, bölgede neredeyse her gün tasfiye ve çatışmalara sahne olan yeni bir askeri tırmanışa yol açtı.
  • Bu model ve yarattığı etkiler, insanların güvenliğini ve refahını garanti edecek güçlü bir uluslararası varlık olmadan, rejim ve müttefiklerinin Suriye’de sürdürülebilir bir çözüm bulamayacağını bir kez daha ortaya koyuyor. Tam tersine, sadece kaosu artırmayı ve uzlaşma bölgelerinden sessizce gerçekleşen yer değiştirme dalgaları yaratmayı başardılar.
  • Dera olaylarının organize, güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüş bağlamında kabul edilebilecek herhangi bir model olmasını bırakın, uzlaşma anlaşmaları modelinin rejimin aldığı bölgelerde bir nebze de olsa istikrarı yeniden sağlamak konusunda bile başarısızlığını göstermektedir. Dera olayları, bu modelin Suriye’nin hiçbir yerinde, özellikle de kuzey Suriye gibi önemli sayıda geri dönen veya yerinden edilmiş insanın olduğu yerlerde, başarıyla uygulanamayacağını açıkça göstermektedir.

[1] SANA Haber Ajansı, Eylül 2016

[2] “‘Uzlaşma Anlaşmalarının’ Ayrıntıları Anlaşmaların Neden İşe Yaramadıklarının Göstergesi”, Haid Haid, Ağustos 2018, Chatham Househttps://syria.chathamhouse.org/research/the-details-of-reconciliation-deals-expose-how-they-are-anything-but-a-closer-look-at-the-regimes-process-reveals-its-real-goal-retribution-and-control

[3] Başbakanlık Ofisi, Suriye Merkez İstatistik Bürosu’ndan alınan veriler, 2010

[4] Daha fazla bilgi için, kuruluşlara ait, Suriye Vatandaşları haritasını inceleyin:https://citizensforsyria.org/mapping-syrian-cs/simplesearch/

[5] SACD’ın Mayıs 2020 tarihinde Busra El-Şam’da ikamet eden Abu Yasser ile yaptığı görüşmeden.

[6] SACD’ın Mayıs 2020 tarihinde Nahta kasabasından, 25 yaşındaki Mohammad ile yaptığı görüşmeden.

‘[7]Hakikat ve Adalet için Suriyeliler, https://stj-sy.org/ar/1093/

[8] Dera Barosu Başkanı, Dera’daki avukatların üçte biri barodan atıldı, Enab Baladi, 22 Temmuz 2018 [Arapça] https://enabbaladi.net/archives/242248

[9] SACD’ın Nisan 2020 tarihinde Deralı bir üniversite öğrencisi olan Mohammad Musalma ile yaptığı görüşmeden.

[10] “Muzayrib Gölü’nün kuraklığından kim sorumlu?”, Suriye Hikayeleri, 21 Şubat 2018 [Arapça] https://bit.ly/2Y6EWxi

[11] Görüşülen kişilerden biri, kontrol noktaları tarafından çok fazla müdahale edildiği için tohum ekme fiyatlarının Dera’ya ulaşana kadar birkaç kez arttığını belirtti.

[12] SACD’ın Mayıs 2020 tarihinde Dera’nın ileri gelenleriyle yaptığı görüşmelerden.

[13] Ürdün, Suriye’deki vatandaşlarının sürekli tutuklanmasını protesto etti ve derhal serbest bırakılmalarını istedi, CNN Arapça, 4 Nisan 2019 [Arapça] https://cnn.it/3e32UOt

[14] SACD’ın Mayıs 2020 tarihinde Dera’da tüccarlık yapan Abu Aref ile yaptığı bir görüşmeden.

[15] Ölüm, ortadan kaybolma ve korku içinde uzlaşma, SACD Temmuz 2019, https://medium.com/@SACD/reconciling-with-death-disappearance-and-fear-6e17fe2456aa

[16] İşkence izleriyle dolu bir ceset… Esad güçleri, birkaç gün önce Dera kırsalında tutuklanan gencin cesedini teslim etti, Horan Free League, 7 Mayıs 2020 [Arapça] https://bit.ly/31UC20U

[17] SACD’ın Mayıs 2020 tarihinde Dera’nın ileri gelenleriyle yaptığı görüşmelerden.

[18] SACD’ın Mayıs 2020 tarihinde Dera’nın ileri gelenleriyle yaptığı görüşmelerden.

[19] Dera’daki Suikastlar: Ürkütücü sayılardaki toplu öldürme yöntemleri, Brocar Haber Ajansı, 29 Mart 2020 [Arapça] https://bit.ly/2MXkx7g

[20] SACD’ın, Dera’nın ileri gelenleriyle yaptığı görüşmelerden.

[21] SACD’ın Mayıs 2020 tarihinde Dera’nın ileri gelenleriyle yaptığı görüşmelerden.

[22] SACD’ın, Dera’nın önemli isimlerinde Ahmad ile yaptığı görüşmeden.

[23] SACD’ın, Abu Ali ile yaptığı bir görüşmeden.

[24] Suriye: Kuneytra ve Dera’da binlerce kişinin, sessizce zorla yerinden edilmesi, Hakikat ve Adalet için Suriyeliler, 9 Ağustos 2019 [Arapça] https://bit.ly/3f76EQt