2018’de Güney Suriye’nin önde gelen yerlileri, o bölgenin muhalif grupları ile Suriye rejimi arasında Rusya’nın gözetimi altında bir uzlaşma anlaşması hazırladı. Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği, geçen sene yayınlanan bir belgede bu uzlaşmanın başarısızlığını analiz etti. Belgenin yayınlanmasından bu yana tutuklamalar, suikastler ve gençlerin İdlib ile Halep’in kırsal kesimlerindeki cephelerde savaşmak için zorla askere alınması arttı. Suriye rejimi, anlaşmaları ya da yasaları görmezden gelen her zamanki uygulamasına geri döndü ve anlaşmada vaat edilenleri sırayla ihlal etmeye başladı. Mart 2020’nin başlarında, rejim güçleri el Sanameyn bölgesinin kontrolünü zorla geri almaya teşebbüs etti ve el Sanameyn şehrinin hala muhalif savaşçıların kontrolü altında olan kısımlarını otoritesi altına almak için büyük bir askeri operasyon başlattı. En sonunda, şehirde rejim bayrağını göndere çekme ve polis memurlarının girişine izin verme karşılığında, şehre elektrik sağlanması ve ekmek fırınlarının işletilmesini de içeren şehre bazı hizmetlerin verilmesi için bir anlaşma imzalandı.
Sonrasında ilk saldırının amacının, Suriye rejiminin hiçbir bölgenin kendisinin tam kontrolü dışında görülmesini kabul etmeyeceğine dair bir mesaj verme olduğu ortaya çıktı. Anlaşmaya rağmen şehrin kontrolünü tamamen geri almak ve geriye kalan yerel savaşçıları ortadan kaldırmak için el Sanameyn’e tekrar saldırıldı. Operasyon Dera vilayeti genelinde tepkilere sebep oldu. İnsanlar rejimin eylemlerine karşı harekete geçti. Ayrıca, anlaşmanın ihlal edilmesini, rejimin güvenlik güçlerinin kontrolünün geri dönmesini ve rejimin askeri güçlerinin el Sanameyn şehrine dönmesini reddeden gösteriler yaptı. Rejim şehre saldırma teşebbüslerine devam etti. Peşinden meydana gelen çatışmalarda, eski muhalif savaşçılar bazı rejim askerlerini öldürdü ve esir aldı. En sonunda ateşkes kabul edildi. Rejimin güvenlik güçlerinin iktidarı altında yaşamayı reddeden muhalif savaşçılar Kuzey Suriye’de muhalif güçler tarafından kontrol edilen bölgelere gönderildi ve bunun ardından rejim el Sanameyn şehri üstünde tekrar tam kontrol kurabilirdi.
el Sanameyn olaylarından sonra bölgede egemen olan atmosfer, muhalefete bağlı olan eski yerli savaşçılar ile rejim güçleri arasında olabilecek topyekün bir çatışmanın olasılığını gösteriyordu. Gerilimler oldukça şiddetliydi ve Güney Suriye’deki tüm bölge –özellikle de Dera valiliği– tehlikenin eşiğindeydi.
Rejim, iktidarını reddetmesiyle bilinen eski muhalefet üyelerine suikast yapma politikasını izlemeye başlayınca işler daha da kötüye gitti. Uzlaşma anlaşmasının sürekli olarak ihlali, Rus garantörlerin rejimin anlaşmayı yerine getirmesini sağlamaması veya tutukluları serbest bırakmada başarılı olmaması, Esad rejimine karşı çıkmalarından dolayı görevlerinden alınan çalışanların işlerine geri dönmemesi ve bu bölgelerdeki hizmetlerin düzensizliğinden kaynaklanan memnuniyetsizliğe, cinayetler de eklendi. Liderlerinin suikaste uğramasına tepki olarak eski devrimciler bölgedeki kontrol noktalarına saldırarak karşı suikastler yapmaya başladılar. Dera topyekün bir savaşa geri dönüyordu.
Yetkililerinden birine göre rejim “kendi kontrolü dışında kalan bölgelerin teröristlerin sömürmesi için varlığını sürdürmesini kabul etmeyeceğini” ifade etti. Rejim tüm karşıtlarına “terörist” etiketini yapıştırıyor. Dera’ya konusundaysa, Dera’nın batı kırsal kesimindeki bazı bölgelerde, Al-Ajami, Tel Şihab, el Yaduda, Muzayrib, Zizun ve Tafas şehrinde geçen aylar boyunca protesto yapmaya devam eden bütün insanları bu şekilde damgalıyor. Bu gösterilere katılan insanlar, tutukluların serbest bırakılmasını istedi ve İran ile Hizbullah milislerinin vilayetten çıkmasını talep etti. Rejime karşı çıkan sloganlar ve duvar yazıları uzlaşma anlaşması dahilindeki birkaç şehir ve kasabada gittikçe artarak yayıldı. Bu durum, Suriye devriminin başında görülen sloganları anımsatıyordu.
Tafas’taki Rus Tehditleri
Bu yılın ilk ayı boyunca, rejim el Sanameyn’deki senaryoyu tekrarladı ve tam bir askeri kontrol uygulamaya çalıştı. Uzlaşma anlaşmasını reddedenlere Kuzey Suriye’deki muhalefet kontrolündeki bölgelere gitmeleri emredildi. Ocak’ta, Ruslar ve Suriye rejimi bir tarafta ve Dera’daki Merkez Uzlaşma Komitesi olmak üzere bazı görüşmeler yapıldı. Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği kaynağından edinilen bir bilgiye göre “Rusya’dan gelen tehditlerle ve göz korkutmalar, görüşmenin genel atmosferi oluşturuyordu. Rusların uzlaşma anlaşmasının garantörleri olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda bu durum dikkat çekicidir. Şimdi ise rejimin talepleri yerine getirilmezse ciddi sonuçlarının olacağını söyleyen bir tehdit aracı haline geldiler. Rejim, Tafas bölgesinin IŞİD unsurlarıyla dolu olduğunu iddia ederek Merkez Komitesi’nden yeni taleplerde bulundu. Ruslar görüşmede insanlar ve Komite taleplerine boyun eğmezse onları uçakları kullanmakla ve bunun “mevcut teröristleri ortadan kaldırmak için olduğunu” söyleyip şehri bombalamakla tehdit ettiler. Bu tehditler, aranan kişilerin aileleriyle beraber Kuzey Suriye’ye gönderilip yerlerinden edilmesini, Dera’nın batı kırsal kesiminde konuşlandırılan Dördüncü Tümen üyelerinin sayısının artırılmasını ve Dera’daki insanların ellerinde olan orta boy silahların Ruslara teslim edilmesini içeriyordu. Mahir Esad’ın ortaklarından biri olan Tümgeneral Ali Mahmud, Merkez Komitesi’ne “Talepleri yerine getirilmezse Tafas şehrini yağmalamak için uzman personel ve araç getirdiklerini” söyledi. General, Merkez Komite talepleri yerine getirirse, bir nüfus kayıt merkezi açacağını, polis merkezini tekrar açacağını ve ana hastaneyi Sağlık Bakanlığı’na dahil edeceğini iddia etti. Tafas’ta gazetecilik yapan Jawad al-Abdullah, Al-Monitor’a şunları söyledi: “Rejim güçleriyle çatışmaya girenler, 2018’deki anlaşmadan önce Dera’da aktif olan bazı gruplardaki eski devrimcilerdi. Rejim, insanları şiddetli bir savaş açmakla tehdit ediyordu ve Rus tarafı, Rus hava kuvvetlerine başvurabileceğini ima ediyordu. Bu, 2018’deki uzlaşma anlaşmanın destekçisi olan Rusya’nın pozisyonundaki büyük bir değişimdir.[1]”
Bu görüşme durup dururken olmadı. Neredeyse iki hafta öncesinde Ruslar, Dera Merkez Komitesi ve Dera’nın önde gelenleriyle belediye spor salonunda bir görüşme gerçekleştirdiler. Görüşmenin amacı şehirdeki gergin atmosferi yatıştırmak ve şehri sakinleştirmek için tutukluların serbest bırakılması konusunu tartışmaktı. Fakat halk temsilcileri Tümgeneral rütbeli Rus subayının açıkça tehdide bulunan sözleri karşısında hayrete düştüler: “şu anki asıl amaç, bir sorun ya da huzursuzluk olmadan Beşar Esad’ın sakince devam etmesi için yeniden seçilmesi.” Merkez Komite üyeleri öfkeyle yanıt vererek, Suriye hala güvensizken, Suriye rejimi hala Suriyelilere şiddet ve keyfi gözaltı uygularken ve birçok tutuklu serbest bırakılmamışken seçimleri tartışmayı reddetti. Bu, onlarca zayiatla şiddetli çatışmaların sebep olan art arda gelen tehdit ve şiddetin başlangıcıydı[2].
Sessiz yerinden edilmenin yeni adresi: Kuzey bölgesi ve maruz kalınanlar
Kötüleşen koşullar, uzlaşma anlaşmalarını imzalayan insanların tutuklanmaya devam etmesi, kovuşturulması ve kuzeydeki en kötü savaş cephelerine düzenli olarak sevk edilen gençlerin zorla askere alınmasının da etkisiyle Dera Valiliği’nden Suriye’nin kuzeyine gönderilip sessizce yerinden edilmenin devamına yol açtı.
Dera’nın batıdaki kırsal kesiminde yaşayan bir sakin şu yorumda bulundu: “Bu tür gösteriler müzakere eden taraflara, özellikle de Rus tarafına, bölgenin istikrarını sağlamak, güvenlik konusundaki gerginliğe son vermek ve Suriye rejim güçlerinin yaptığı ihlallere engel olmak için güney bölgesindeki insanlara verilen sözleri tutma mesajını veriyor.” Bunun yerine, Rus “garantörlerin” ve Suriye rejiminin politikaları bölgede karşılıklı tasfiyeler, suikastler ve neredeyse her gün meydana gelen şiddetli çatışmalarla karakterize edilen yeni bir askeri gerginliğe yol açtı. İnsanları ana hizmetlerden mahrum bırakan toplu cezalandırma, Dera insanlarının zaten zor olan durumunu daha da kötüleştirerek, yoksulluğu ve sefaleti artırdı. Aynı zamanda, rejimin köylere girmek ve daha fazla genci zorla askere almak için uzlaşma anlaşmasını sömürmeye devam eden girişimleri de insanların güvensizlik duygusunu artırdı. Eski muhalefet liderlerinin tasfiyesi ve diğerlerinin tutuklanması ve işkenceye uğraması, Dera’daki insanların anlaşmanın işe yaramaz olduğuna inanmasına ve “sessiz yerinden edilmenin ikinci dalgası” olarak isimlendirilen vaka yüzünden çoğunun Dera’dan ayrılmasına sebep oldu.
Kuzey’deki muhaliflerin elinde olan bölgelere ulaşmak için Dera’dan kaçan genç A.A., şunları ifade etti: “Koşullar çok kötü ve rejim uzlaşma anlaşmaları altında kontrol ettiği bölgeleri yönetemiyor veya hiçbir hizmet sağlamıyor. Uzlaşma anlaşmalarını kabul etmeyen devrimci liderlerin ve Suriye rejimine karşı yapılan herhangi bir etkinliğe katılanların sistematik olarak öldürülmesi, birçok genci kuzeydeki muhalif kontrolündeki bölgelere kaçmaya itti. Kaçakçılara ödeyecek parası olanlar, kaçmak için bir an bile tereddütte bulunmayacaklardır. Dera’daki genç adamlar şimdi muhaliflerin elinde olan bölgelere veya Avrupa’ya kaçmayı planlarken birçok insan çocuklarını kaçırmanın maliyetini karşılamak için topraklarını satmak zorunda kaldı. Bulunduğum yolculukta, muhalif bölgelerine ulaşmak için dağların ve mayın tarlalarının arasında yürüyen yaklaşık 100 kişiden oluşuyorduk. Bu çok tehlikeli bir yoldu ve tutuklanma, kaçırılma veya öldürülme riski büyüktü ama bu riskleri almak Dera’da kalmaktan çok daha kolaydı. Kaçakçıların çoğu, büyük miktar para karşılığında kaçakları rejimin otoritesinden muhalif bölgelere götüren kendi kaçakçılık ağlarını kurmuş olan rejimin istihbarat servis üyeleriydi.”
Suriye rejimi sistematik tasfiye operasyonlarına başladıktan sonra, uzlaşmayı kabul eden ve Dera’da bulunan daha önceki muhalif liderlerin bazılarının, muhaliflerin elinde olan bölgelere kaçtıkları artık bilinen bir gerçek. Buna örnek olan liderlerin sonuncusu ise yanındaki yaklaşık 100 kişiyle beraber muhalif kontrolündeki bölgelere kaçmaya çalışırken Halep’in kuzeyindeki mayın tarlasına girdikten sonra öldürülen Remzi Mahmud Ebu Zeyd’ti. Yanındakiler ise tutuklandı, öldürüldü ya da kayboldu.
Rusya’nın iddia ettiği güvenli ortam
Rusya’nın garanti ettiği uzlaşma anlaşmalarının korkunç başarısızlığına, Dera’ya son iki yıl boyunca rahatsızlık veren şiddet ve bu bölgelerdeki insanların sürekli olarak yerinden edilmesine rağmen Ruslar ile Suriye rejimi hala Suriyelilere uzlaşma anlaşmalarının vasıtasıyla kurtuluşun mümkün olabileceğini söylüyordu. Rejimin medya ayağı, Suriye’nin Rusya’daki politikası için yüzleşmeleri dikkat çekici bir başarıymış gibi göstermeye çalışıyor. Bu tür yalanların son örneği, 11 Kasım 2020’de Şam’da yapılan ve Suriye sorununa müdahil olan Avrupa Birliği, Amerika, İngiltere ve daha birçok ülkenin boykot ettiği mülteci konferansında sunuldu. Ruslar, konferansta Suriye’deki durumun, mültecilerin geri dönmesinin ve yeniden yapılanma sürecinin başlama zamanının geldiğinin düşünülmesine izin verecek kadar güvenli bir ortamın elde edildiğini savunmaya çalıştılar. Rusya’nın güvenli bir ortam kavramını nasıl yorumladığını, şu ifade tam anlamıyla gözler önüne seriyor: Suriye’deki rejim kontrolünün mümkün olan her şekilde yeniden yapılandırılması Tafas’taki Merkez Uzlaşma Komitesi ile Suriye rejiminin temsilcileri arasında Rus subaylarının desteğiyle yapılan ve şehri bombalama, insanlarını yerinden etme, Suriye’deki diğer şehirlerde yaptıkları gibi şehri yağmalama tehditlerinin savurulduğu görüşmede, bu amaç çok açık şekilde görülüyordu.
Uzlaşma anlaşmaları, mültecilerin evlerine ve topraklarına geri dönmelerine yardımcı olabilecek güvenli bir ortamın sağlanması ve askeri operasyonların durdurulması, tutuklamalara ve tasfiyelere son verilmesiyle ekonomik durumlarının iyileştirilmesine katkıda bulunabilecek şekilde düzenlenmiştir. Fakat Dera gibi bölgelerde hakim olan gerçek, açıkça bunun tam tersini gösteriyor. Dera Şehitleri Belgeleme Ofisi’nin hazırladığı istatistikler, 111’i Rus kuvvetlerinin güvencesi altında anlaşma imzalayan eski muhalefet savaşçıları olmak üzere, 2019 ve 2020 yılları arasında rejimin 483 kişiyi öldürdüğünü gösteriyor. Rejim güçleri; 30 kadını, dokuz çocuğu ve rejimle anlaşma imzalayan yaklaşık 500 eski savaşçı da dahil 1142 vatandaşı tutukladı. Rejim güçleri, ayrıca uzlaşma anlaşmalarına katılan grupların 42 liderine de suikast düzenledi. Bu suikastler ya ateş etmeyle ve araçlarının altındaki patlayıcı maddelerin patlatılması ya da adam kaçırmadan sonra yapılan idamlarla yürütüldü. Ayrıca 34 suikast girişimi de belgelendi.
Öte yandan rejim ve müttefiklerinin İran milisleri ve Lübnan Hizbullahı’nın da yürüttüğü bu sistematik politika, bu köylerin ve il sakinlerini yerinden edilmeye iten istikrarsızlığın artmasına sebep oluyor. Ayrıca, Dera Valiliği’ndeki (Rusya tarafından desteklenen) Beşinci Kolordu ile Sivil Savunma Güçleri (Şebbiha) arasında, Süveyde Valiliği’nde meydana gelen çatışmaların ardından, Dera vilayetindeki insanlar ile Süveyde vilayetindeki insanların arasındaki bölgesel gerilimler yeniden ortaya çıktı. Yerel halk; Beşinci Kolordu Komutanı Ahmed el Avde, Hizbullah, İran ve Suriye rejimini İran ve Hizbullah gruplarının bölgenin kontrolünü yeniden ele geçirebilmesi için anlaşmazlık çıkarmakla ve bölgenin insanlarını savaşmaya itmekle suçluyor. Ruslar daha önce Hizbullah’ın ve İranlıların bölgeye karışmasına ve bir tarafın diğerini silahlandırmasına engel olurken, şimdi bu durum üzerindeki kontrolleri ellerinden kayıyor gibi görünüyor. Nitekim, anlaşmanın varlığını etkisiz hale getirerek uzlaşma anlaşmasına bağlı olan kişileri hedef olmaktan veya öldürülmekten koruyamadı.
Dera’daki kötüye giden güvenlik durumu, Rusya tarafından güvenli ortam olarak tanımlanıyor. Bu sözde “güvenli ortamda” Suriyeliler kaçmaya çalışırken cinayet, kaçırılma, tutuklama, yerinden edilme ve ölümler yüzünden hala acı çekiyor. Rusya tarafından milyonlarca yerinden edilmiş Suriyeli için güvenli bir ortam “garantisi” verilseydi, Suriye’nin tamamına ne olabileceğinin en iyi örneği Dera olacaktı. Ancak 13 milyon yerinden edilmiş insan ve mülteciye dayatılan Dera hakikatini anlamak, sadece Esad otoritesi altında yaşamak zorunda kalmayı hayal etmekle bile mümkün. Suriye rejiminin intikam, özgürlük ile onur talebinde bulunmaya cesaret edenleri öldürme politikası yüz binlerce kişinin daha ölmesine ve kaybolmasına sebep olabilirdi. Dera; sürdürülebilir, güvenli ve onurlu bir geri dönüşün mümkün olmayabileceğinin trajik bir göstergesi ve geri dönüşün ancak Rusya’nın kendi “güvenli ortam” görüşünü dayatmasını önleyebilecek, sağlam uluslararası garantiler altında olabileceğinin bir uyarısıdır.
Kapak fotoğrafı: Rus ordusu Suriye’deki Daraa 2018’de muhalif komutanlarla ateşkesi müzakere etti (AFP)