Zakaria Zakaria

Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) Aralık ayı sonlarında yayınladığı raporda, insani yardım topluluklarının Kasım 2021 tarihinde Suriye genelinde 13.700 civarında kendiliğinden ülke içinde yerinden edilmiş kişinin (ÜİYOK) dönüş hareketi kaydettiğini ve bu kişilerin büyük bir yüzdesinin ülkenin başkentinin kenar mahallelerinden geldiğini bildirdi.

BM organının internet sitesinde 28 Aralık’ta yayınlanan raporda, bu sayının “Ekim ayında gözlenen dönüş hareketlerinden %43 daha fazla” olduğu belirtildi.

Fakat asıl endişe verici olan, bu kişilerin nereden geldiğinin veya özellikle hangi sosyal gruplara ait olduklarının belirsiz olmasıdır. Bu söz konusu belirsizlik, uluslararası politika yapıcıları için bu sayıların tam olarak ne anlama geldiği ve gelmediği konusunda yanıltıcı olabilir.

Bu konu, bir bölgenin Suriyelilerin geri dönmesi için güvenli olup olmadığını ve geri dönerken gerçekten bir seçeneklerinin olup olmadığını belirleme açısından oldukça öneme sahiptir.

Raporda şunlar belirtildi: “Geri dönüş hareketine katılanların 5.400’den fazlası (yüzde 39’u) Şam kırsalında meydana geldi.

Bucak düzeyinde ise, Şam Kırsal vilayetindeki Merkez Darayya bucağı Kasım ayında yaklaşık 2500 geri dönüşle en fazla sayıda kendiliğinden geri dönüş hareketinin gerçekleştiği yer olurken, Humus’taki Humus bucağında, 2000 civarında ÜİYOK geri dönüş hareketi gerçekleşti. Aynı dönemde, Şam kırsalındaki Hacer Esved bucağında 1500’den fazla kendiliğinden geri dönüş izlendi. Halep vilayetindeki Jebel Saman nahiyesine 1000’den fazla spontane dönüş hareketi gerçekleşti.”

Raporda, geri dönenlerin nereden döndükleri veya geri dönme nedenleri yer almadı.

2011 ayaklanması ve sonrasında başlayan çatışmalardan önce 250 bin civarında vatandaşın yaşadığı Daraya’da nüfusun çoğunluğu, savaş sırasında daha güvenli olduğunu düşündükleri bölgelere taşındı.

Daraya neredeyse tamamen yerle bir edildikten sonra, kuşatma altındaki halk ile Suriye hükümeti arasında bir anlaşma yapıldı.

Daraya Anlaşması’nda mahallenin boşaltılması şartı yer alıyordu. Bazıları İdlib’e giderken, bazıları ise Suriye rejiminin gözetiminde Şam’ın batısındaki Harjala bölgesindeki geçici merkezlerde yaşamayı tercih etti.

Yaklaşık çeyrek milyon nüfusa sahip mahalle, neredeyse tamamen boşaldı.

Raporda ayrıca, Esad rejiminin, 17 Aralık 2021’de Şam’ın güneyindeki Hacer el Esved sakinlerinin Şam Kırsal Valiliği’nden onay alıp evlerine dönmeleri için onlara kapıları açtığından bahsedilmedi.

Bu karar, oraya yerleşmelerine engel olunup sadece “evlerini yenilemek” için Tabka ve Tişrin mahallelerindeki evlerine dönmelerine izin verilen istisnai durumlar dışında insanların yıllarca şehre girmesinin engellenmesinden sonra gerçekleşti.

Evlerini tamamen yeniden inşa etmeleri gereken ev sahiplerinin şehre girmesine izin verilmedi. Bu kişilerin sayısı, nüfusun yaklaşık %40’ını oluşturuyordu.

OCHA raporundaki bir diğer şaşırtıcı şey ise, adı geçen bölgeler için önceki yılların rakamlarıyla bir karşılaştırma yapılmamış olmasıdır.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) raporuna göre, 2020 ve 2021 yılları arasında geri dönenlerin sayısı azaldı. 2020’de 324.301 olan bu sayı, Ağustos 2021’de 82.560’a geriledi.

Ayrıca özellikle 2020 ve 2021 yılları arasında Şam Vilayeti kırsalındaki nüfusta da azalma oldu. 15.521 kişilik düşüş, toplu bir göçe işaret ediyor.

Suriye’deki ÜİYOK’lerin sayısı da 2020 ve 2021 yılları arasında artarak 213.721’e yükseldi.

Bunun yanı sıra, rejim, muhalefet ve ülkenin kuzeydoğu kesimlerinde Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol edilen bölgelere dönen insanların sayısı arasındaki fark, raporda belirtilmedi. Çok sayıda ailenin her gün Suriye rejiminin kontrol ettiği bölgelerden SDG kontrolündeki bölgelere, oradan da muhalefet bölgelerine ve ardından Türkiye’ye kaçtığına dair çok sayıda kanıt var.

Önceki istatistiklerde hem ülke içinde hem de ülke dışında yerinden edilme ve göç sonrası geri dönenlerin sayısında bir düşüş ve yerinden edilmiş kişilerin sayısında da gözle görülür bir artış olduğunu görüyoruz. Kesin sayılar mevcut olmamakla birlikte, Belarus sınırındaki son durum ve Yunanistan’a giden mülteci tekneleri, gidişate dair bazı belirtilere işaret ediyor.

Suriye Kardeşlik, Sosyalleşme ve Yardımlaşma Derneği’nin (SACD) rejim kontrolündeki bölgeler ve uzlaşma bölgelerinde yaşayan 500’den fazla Suriyeliyle yaptığı kamuoyu yoklamasının yer aldığı 2021 tarihli ve “Korkunun Normalleşmesi” adlı rapor, mevcut yönetim altında Esad kontrolündeki bölgelere geri dönmenin güvenli olmadığını teyit ediyor.

Ankette ülkenin geleceği ve herhangi bir siyasi çözüm için geri dönüşün gerekli olduğu vurgulanırken, katılımcıların sadece %26’sı mültecilerin rejimin kontrolündeki bölgelere geri dönmesini tavsiye ediyor ve neredeyse yarısı bu bölgeleri terk etmek istiyor.

BMMYK, Suriye’nin güvenli olmadığını, temel koruma koşulları olmadan toplu geri dönüşleri kolaylaştırmayacağını ve gönüllü olarak Suriye’ye dönen mülteci sayısında önemli bir artış görülmediğini teyit etti.

BM’nin hazırladığı bir rapora göre, geri dönenler genellikle yoğun baskıya maruz kalıyor ve ülkedeki koşullar hakkında yeterli bilgi sağlamıyor.

Uluslararası Af Örgütü Eylül 2021’de, menşe bölgelerine geri dönen ve Suriye rejim güçleri tarafından tutuklanma, kaybolma, işkence ve tecavüze maruz kalan Suriyeli mültecilere yönelik birçok ihlal belgeledi. Bu da Suriye’nin hala geri dönüş için güvenli olmadığını kanıtlıyor.

Örgütün “Eceline Gidiyorsun” raporunda, koruma kısıtlaması getiren ve Suriye’den gelen mültecilere evlerine dönmeleri için baskı yapan Danimarka, İsveç ve Türkiye ile bilhassa da Türkiye’den sonra en fazla Suriyeli mülteciye sahip olan Lübnan ve Ürdün eleştirildi.

Ayrıca, 20 Ekim 2021’de yayınlanan İnsan Hakları İzleme Örgütü raporuna göre, 2017 ve 2021 yılları arasında Lübnan ve Ürdün’den Suriye’ye dönen Suriyeli mülteciler, Suriye rejimi ve milisleri tarafından uygulanan insan hakları ihlalleri ve zulümle karşı karşıya kaldı.

OCHA tarafından sağlanan rakamlar, bu bağlam açısından yetersizdir. BM’nin bu tür kaynaksız ve yanıltıcı bilgilerle yerinden edilmiş Suriyelilere ne mesajı vermeye çalıştığı hiç de açık değildir. Suriye rejimi bölgelerine geri dönenlerin karşı karşıya kaldığı ciddi tehditler göz önüne alındığında, bu tür sorumsuz bir rapor, herhangi bir Suriyeli mülteci veya ÜİYOK tarafından geri dönmenin güvenli olduğu şeklinde yorumlanıp, ciddi sonuçlar doğurabilir. Aynı zamanda, Danimarka hükümetinin Şam ve Şam kırsalındaki Suriyeli mültecilere karşı korumayı geri çeken tehlikeli politikalarını meşrulaştırmaya da hizmet edebilirler. BM, yerinden edilmiş Suriyelilerin yaşamları ve refahından sorumlu olarak, Esad elindeki bölgelerde yaşanan gerçekleri daha doğru bir şekilde rapor etmelidir.