Açılış Konuşması - Asyad Almousa’nın Açılış Konuşması
Değerli Katılımcılar:
Özgür Suriye Barosu ve onun kurucu ortakları adına, hepinize bugünkü konferansımıza hoş geldiniz demek istiyorum. 2012 yılında Özgür Suriye Barosu, Suriye'de hukukun üstünlüğü ilkesini geliştirmek ve insan haklarına saygıyı tesis etmek için kuruldu. Geçtiğimiz on yıl boyunca, Suriye genelinde birçok projeyi hayata geçirdik ve başta 2018 Suriye Adalet Konferansı olmak üzere, Suriye'deki adalet ve hesap verme sorumluluğuna yönelik tüm tartışmaları şekillendiren dönüm noktası niteliğinde etkinlikler düzenledik. Bugün burada, onurlu geri dönüş, güvenli çevre ve adalet gibi temel politik sorunları tartışmak üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu kritik konuların merkezinde on yıldır eziyet gören Suriye insanı yer alıyor.
Bugünkü toplantımıza, 2012 yılından beri temel ilke olarak benimsediğimiz mağdur odaklı yaklaşım perspektifinden yaklaşacağız. Peki mağdur odaklı yaklaşım nedir? Bu kavram sadece retorik bir ifade değildir. Bu, herhangi bir adalet ve hesap sorma planı için itici kuvvet ve olası barış süreçlerinin ön koşuludur. Özgür Suriye Barosu, Suriye dahilinde faaliyette bulunan ve çatışmalardan etkilenmiş kişilerin kendi hikayelerini anlatmaları için onları cesaretlendirme ve adalet süreçleri hakkında hem yerel hem de uluslararası düzeyde bilinçlendirme sağlamak adına mücadele veren 300'ün üzerinde avukat ve aktivistten oluşmaktadır. İşte biz bugün, bu insanların sesi olmak ve seslerinin duyulmasını sağlamak için buradayız. Sizlere direniş, kahramanlık ve umut mesajları iletiyoruz. Bugünkü toplantının, Suriyelilerin on yıldır çektiği trajik acıların sona ermesine katkıda bulunması umuduyla. Buraya üç somut taleple geldik:
İlki, birçok Suriyeli, adalet ve hesap verme sorumluluğunun bir öncelik ve tartışmaya kapalı bir konu olduğuna inanmaktadır. Bu amaçla Suriyeliler, faillerden nasıl hesap sorulacağına dair somut adımları tartışmamızı talep ediyorlar. Onlar değişim için kendilerine aracı olmamız adına bizden işbirliği içinde olmamızı, bilgileri paylaşmamızı, fikir alış verişinde bulunmamızı ve bir grup olarak birlikte hareket etmemizi talep ediyorlar. Çoğunuzun, yerel ve uluslararası devletlerin Suriye devletiyle diplomatik ilişkiler kurmak için yeniden bir araya geldiğini duyduğuna eminim. Birçok anlaşılır sebeplerle, sivil toplum kuruluşları ve aktivistler, bu insan hakları vahşetini ve savaş suçlarını normalleştirmeye yönelik çabaları hem kınama hem de bunlara karşı direnme yoluna gitmişlerdir. Sizi temin etmek isterim ki, uluslararası arenada sıklıkla yetersiz bir şekilde temsil edilen Suriye insanı, mevcut devleti gayrimeşru olarak değerlendirmekte ve kapsamlı bir hesap verme mekanizması olmaksızın çatışmaya yönelik getirilecek her türlü ivedi çözüm girişimlerinin, rejimin bizzat kendisi kadar gayrimeşru olduğunu düşünmektedirler.
İkincisi, birçok Suriyeli, Suriye'nin güvenli bir bölge olmadığına inanmaktadır. Ve ülkeyi terk etmek zorunda kalan aile üyelerini ve sevdiklerini özlemelerine rağmen onları geri dönmemeye teşvik etmektedirler. ''Sakın artık eve geri dönmeyi düşünme. Yoksa seni hiçbir zaman affetmem'' Bu ifade, birçok Suriyeli anne tarafından yurt dışındaki evlatlarıyla telefonda konuşurken tekrarlanmaktadır. Evlatlarını on yıldır görmemiş bir annenin, çocuklarından kendisinden uzak durmalarını isterken yaşadığı acı ve ızdırabı bir hayal edin. Tüm bu acılara rağmen, maalesef ki, bazı devletler Suriye'yi, Suriyeli göçmen ve mülteciler için güvenli bir bölge olarak değerlendirmeye ve mültecilerin ''gönüllü'' olarak geri dönmeleri gerektiğine karar vermiş bulunuyorlar. Bu devletler Suriyeli ailelerin, durumu Suriye içindekilerden daha iyi değerlendirebileceklerini söylüyor. Fakat bu tamamen yanlış. Suriyeli kadınlar haklı. Suriyeli bir annenin canından çok sevdiği evlatlarını görmekten daha fazla isteyeceği ve ihtiyacı olan başka hiçbir şey yok, ama o onların güvenliği için yokluklarına katlanıyor. Suriyeli kadınlar, Suriye rejiminin geri dönecek olanları başta keyfi tutuklamalar, işkence ve insanlık dışı muameler ile karşılayacağının farkındalar. Tüm devletler de Suriyeli kadınların sözlerini işin gerçeği olarak kabul etmelidir.
Üçüncüsü, birçok Suriyeli, uluslararası camianın adalet ve hesap sorma çabalarına ve devam eden barış süreçlerine onları da dahil etmelerini talep etmektedir. Bugüne kadar Suriyeliler bu girişimlerden mahrum bırakıldılar. Maalesef ki uluslararası camia, adalet ve barış konularını Batı ülkelerine kolayca erişimi olan STK ve diplomatların katıldığı yüksek düzey toplantılara dönüştürdüler. Lübnan'da, elektrik ve temel hijyen şartlarından yoksun çadırlarda yaşayan ve serbest dolaşım özgürlüklerini kısıtlayan keyfi ve ayrımcı kararlara maruz kalan Suriyeli göçmenlerin uluslararası arenada olup bitenleri takip etmelerini bekleyemeyiz. Hala Suriye dahilinde ve neredeyse elektrik erişimi dahi olmadan yaşayan Suriyelilerden de barış ve adalet hakkında bilgi edinmelerini bekleyemeyiz. Bizler bu nedenle buradan, Suriyelilerin, uluslararası camianın adalet ve barış girişimlerinde daha erişilebilir, katılımcı ve kapsayıcı olmaları gerektiğine yönelik mesajlarını iletiyoruz. Bu, Suriye'yle ilgilenen devletlerin, Suriyelilerle yakın çalışmalar yürüten ve onlarla sürekli iletişim halinde olan kuruluşlara sağlanan finansmanları arttırması gerektiği anlamına gelmektedir.
Aktif bir şekilde dinlediğiniz için teşekkür ederim. Bu ve diğer konular hakkındaki görüşlerinizi bizimle paylaşmanızdan memnuniyet duyarız.