Rusya’nın veto etmek ve çoğu Suriye’nin başka yerlerinden yerinden edilmiş ve çocuklardan oluşan üç milyondan fazla Suriyeliyi sınır ötesi insani yardımdan yoksun bırakmakla tehdit ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki (BMGK) 2165 sayılı Kararın uzatılmasına ilişkin oylama yaklaşıyor. Bu insani krizin etrafında dönen görüşmeler, tamamen Rusya’nın insafına bağlı kalarak BMGK’daki Rusya tutumunun Suriye’deki yaşam üzerinde yaratacağı yıkıcı etki gösterilerek Vladimir Putin’in fikrini değişmesini ve İdlib’e yardımların ulaşmasına izin vermesini ummaktadır.

Nitekim bu kararın uzatılması, Rusya’nın Batı’dan imtiyazlar elde etmek için pazarlık yapmak veya Suriye rejiminin normalleştirilmesini sağlamak için kullandığı ölümcül bir silah haline geldi. Kayıtlar, İdlib’e gitmesi için Rusya’ya yönlendirilecek hiçbir insani yardımın, yardıma muhtaç Suriyeliler için olumlu sonuçlar doğurmayacağını gösteriyor. Sınır ötesi yardımın durdurulması halinde Kuzeybatı Suriye’de sıkışıp kalan milyonlarca insanın başına gelecek olan insani felaketle ilgili uyarılarda bulunarak ve Rusya’nın insafına seslenerek yapılan çağrıların boşuna olduğunun farkındayız. Bu hafta Kuzeybatı Suriye’de de dahil olmak üzere, yıllardır Suriye’deki Rus güçleri tarafından işlenen diğer suçlarda ve Suriyeli sivilleri ayrım gözetmeksizin bombaladığı zamanlarda hepimiz Rusya’nın insafına tanıklık ettik. Suriyeliler, Rusya’nın yeniden inşa parası adı altında Batı’dan imtiyaz alarak ve Esad rejimini normalleştirerek Suriye’deki askeri kazanımlarını sağlamlaştırmadığı sürece, bu tür çağrıların hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini ve şantajın devam edeceğini biliyor. Bunda ısrar etmek, Einstein’ın, “aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir” sözüyle neredeyse aynıdır.

Bu konu ahlaki, siyasi ve en önemlisi yasal argüman taşıdığından, kuzeybatı Suriye’ye insani yardım konusundaki söylemleri artık değiştirmenin zamanı geldi. BM Güvenlik Konseyi’nin onayı olmasa bile İdlib’e insani yardım ulaştırılmaya devam edilebilir ve edilmelidir de.

Önde gelen uluslararası hukuk akademisyenleriyle birlikte bizler, Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği olarak BM Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths’in buna izin vermesi için yeterli yasal dayanak olduğuna inanıyoruz.

Suriye rejiminin ve müttefiklerinin, BM’yi rejim kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet göstermeye devam etmek istiyorsa rejimin taleplerine uygun hareket etmesi için zorlamaya devam ettiğini ve Birleşmiş Milletler’in Suriye’de zor bir durumla karşı karşıya olduğunu görebiliyoruz. BM’nin savunmasız Suriyelilere yardımı sürdürmek için siyasi bir mayın tarlasında hareket etmek zorunda olduğunu da biliyoruz. Fakat BMGK onayı olmadan Kuzeybatı Suriye’ye yapılan insani yardımın yasa dışı olduğu varsayımını veya BM’nin yardım dağıtmaya devam etmek için BM Güvenlik Konseyi yetkisi dışında başka bir yasal dayanağının olmadığı iddiasını kabul etmiyoruz.

1986’daki Nikaragua ve Amerika Birleşik Devletleri davasında Uluslararası Adalet Divanı’nın açıkça şu kararı verdiğini hatırlatıyoruz: “Başka bir ülkedeki kişilere veya güçlere insani yardım sağlanmasının, …, hukuka aykırı bir müdahale veya herhangi bir şekilde uluslararası hukuka aykırı bir durum şeklinde kabul edilemeyeceği katidir.”

Buna ek olarak, uluslararası hukuk alanında önde gelen uzmanlar, BM’nin doğrudan sınır ötesi insani operasyonlar gerçekleştirmesinin ve STK’ları da bu operasyonları gerçekleştirmesi için desteklemesinin önünde yasal bir engel olmadığı konusunda fikir birliğinde bulunarak, BM’nin sınır ötesi yardımın yasal olması için gereken üç temel koşulu açıkça karşıladığını belirtmekteler:

Birincisi, Birleşmiş Milletler yardım dağıtımında insani, tarafsız ve yansız olma ile ayrımcılık yapmama ilkelerine uymayı gerektiren yasal insani eylemin ilk koşulunu açıkça karşılamaktadır.

İkincisi, yardımın ulaştırılması gereken bölgeler Suriye rejiminin değil, çeşitli muhalif grupların kontrolündedir. Bu gibi durumlarda yardımın ulaştırılabilmesi için uluslararası hukukun gerek kıldığı tek şey, yardımın geçeceği bölgenin etkin kontrolüne sahip olan tarafların izin vermesidir.

Üçüncüsü, uluslararası insancıl hukuk gereğince taraflar keyfi olarak değil, yalnızca geçerli yasal nedenlerle rıza göstermeyebilir. Örneğin taraflar, olası yardım güzergahına yakın askeri operasyonların gerçekleştirileceği durumlarda, “askeri gereklilik” nedeniyle geçici olarak izin vermeyi reddedebilir. Fakat düşmanın gücünü zayıflatmak, sivillerin aç kalmasına neden olmak veya tıbbi yardımı reddetmek için yasal olarak izin vermeyi reddedemezler. Bu keyfi nedenlerle izin verilmediği durumlarda, yardım operasyonu izin alınmaksızın yasal sayılır.

“Toby Cadman, uluslararası hukuk uzmanı ve uluslararası uzmanlar tarafından 2014 yılında yazılan mektubun imzacılarından” 

BM, Suriye rejiminin yıllardır sürekli, sistematik ve keyfi olarak birçok yasal insani yardım operasyonuna muhalefetin elindeki bölgelere insani yardım ulaştıracağı için izin vermediğini açıkça belirtti.

Daha açık olmak gerekirse, BM Güvenlik Konseyi onay vermese bile, BM’nin sınır ötesi insani yardım sağlamaya devam etmesinin yasal bir dayanağı mevcuttur. BM Acil Yardım Koordinatörü, BM tarafından şu anda bile insani yardım için “acil ihtiyaç” durumunda sınıflandırılan milyonlarca sivilin kaderinin, Rus vetosuna bağlı olduğu gibi yanlış bir temele dayandırılmamasını sağlamalıdır. Acil Yardım Koordinatörü, BM’nin kuzey Suriye’deki yardımını sürdürüp, açık ve mevcut alternatif yasal yolları kullanmak için ilkelerine bağlı kalacak gücü bulmalıdır.

Kuzey Suriye’ye sınır ötesi yardımın devam etmesinden sorumlu BM kuruluşları, BM Güvenlik Konseyi’nin onayının gerektiği konusunda ısrar ettikleri yasal dayanak da büyük ölçüde Hukuk İşleri Ofisi’nin (OLA) görüşüne bağlı gibi duruyor. Ancak bu hukuki görüş kamuya açık olmadığı için uluslararası hukuk camiasının bu konuyu ele alıp tartışmasına fırsat verilmiyor.

Uluslararası hukuk alanında araştırmacı ve danışman olan Rebecca Barber, SACD ile yaptığı röportajda şu ifadeleri kullandı: “Rejim kontrolü dışında Suriye’de insani yardım sağlanması için güvenlik konseyinin yetkisinin gerekli olduğuna dair tüm bu planlamalara, belki de hiç mevcut olmayan bir yasal statükonun dayanak gösterilmesi bana akıl almaz geliyor. Şayet böyle bir görüş varsa da kimseyle paylaşılmıyor ve kimse bunu inceleyip sorgulayamıyor.”

“Rebecca Barber, Suriye’ye sınır ötesi yardım konusunda yayın yapan uluslararası hukuk uzmanı”

Konuya tüm müdahillerin, Rusya’nın sınır ötesi yardımın kesilmesine yol açacak şantajına boyun eğmenin, yıkıcı ve feci sonuçları olacağının tamamen farkında olduğuna inanıyoruz. BM, Suriye rejiminin yıllardır sürekli, sistematik ve keyfi olarak birçok yasal insani yardım operasyonuna muhalefetin elindeki bölgelere insani yardım ulaştıracağı için izin vermediğini açıkça belirtti. Biz bu sözleri yazarken Suriye rejimi ve onun Rus ve İranlı müttefikleri her gün İdlib’de sivillere saldırmaya devam ediyor ve Suriye rejiminin İdlib’e insani yardım için aracı olmasını beklemek deliliğin ötesinde bir durum. Böyle bir senaryo kaçınılmaz olarak halihazırda son derece zor koşullarda yaşayan milyonlarca insanın Türkiye sınırına doğru yeni göç dalgaları yaratmasına sebep olacaktır. Şüphesiz ki böyle bir insani felaketin yansımaları sadece İdlib’de değil, komşu ülkelerde ve Avrupa’da da hissedilecektir.

BM Güvenlik Komisyonu’ndaki Rus şantajının çözümü, Rusya’nın ve BM Güvenlik Konseyi’nin diğer üyelerinin insafına sığınmaya çalışmak değil; kilit devletlere yasal bir yol sunmak ve BMGK onayı olmadan BM yardımını ulaştırmaktır.

Bu nedenle, Vatandaşlık Onuru ve Hakları Derneği olarak bizler, BM Acil Yardım Koordinatörü’ne ve Suriye ile ilgili görüşmelere katılan kilit devletlere aşağıdaki konularda çağrıda bulunduk:

-BM Acil Yardım Koordinatörü’ne, BM tarafından şu anda bile insani yardım için “acil ihtiyaç” durumunda sınıflandırılan milyonlarca sivilin kaderinin, Rus vetosuna bağlı olduğu gibi yanlış bir temele dayandırılmaması çağrısında bulunuyoruz;

– BM Güvenlik Konseyi’nin izni olmadan sınır ötesi yardım dağıtımı için bariz bir yasal dayanak olduğundan, BM Güvenlik Konseyi’nin onayını geri çekmesi halinde BM Acil Yardım Koordinatöründen sınır ötesi insani yardım sağlamaya devam etmesini talep ediyoruz;

– Sınır ötesi yardımın sağlanması için BMGK yetkisinin gerektiği konusunda ısrar eden Acil Yardım Koordinatörü ve münferit BM kurumları için yasal dayanak teşkil eden hukuki görüşün, BM Hukuk İşleri Ofisi tarafından kamuoyuna açıklanmasını talep ediyoruz;

– Kilit devletlere, hayat kuratacak insani yardımın sağlanmasında uluslararası toplumun “temel bir çıkara” sahip olduğunu vurgulamak için Suriye ile ilgili yeni bir BMGK Kararına destek olma çağrısında bulunarak, bu temel çıkarların Kuzey Suriye’de ciddi ve oldukça yakın bir tehlike yaratmayla karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyoruz;

– Kilit devletlere, BM Acil Yardım Koordinatörü ile irtibata geçmeleri ve BM Güvenlik Konseyi 2165 sayılı Kararı uzatmasa bile BM’ye, Kuzey Suriye’deki yardımını sürdürmesi için açık ve mevcut yasal yolları kullanma cesaretinde bulunma çağrısı yapıyoruz.

Suriyeliler ve dünyadaki tüm iyi insanlar yaşananları takip ediyor.

Kapak fotoğrafı: Mart 2014’te sınırın Türkiye tarafında Suriye tarafına geçmek için yeşil ışık bekleyen insani yardım malzemeleri bulunan bir BM kamyonu. (OCHA)